Türkiye'nin en iyi haber sitesi
NİHAT HATİPOĞLU

Küsleri barıştırmak dinimizin emridir

Bir gün Hz. Peygamber Efendimiz, sahabe ile oturuyorken, aniden iki yan dişi görününceye kadar tebessüm ettiler. Hz. Ömer (RA), "Anam babam sana feda olsun ey Allah'ın Resulü, sizi güldüren nedir?" diye sordu. Hz. Peygamber (SAV) şöyle buyurdu:
"Ümmetimden iki kişi Cenab-ı Allah'ın huzurunda el pençe duruyorlar. Bunlardan biri, 'Allah'ım, benim hakkımı bundan al' diyor. Cenab-ı Mevla 'Bu adama iyiliklerinden ver' buyurdu. Adam 'Ya Rabbi! İyiliklerimden hiçbir şey kalmadı ki vereyim' dedi. Bunun üzerine Allah, hak sahibine şöyle buyurdu:
'Kardeşine ne yapacaksın, iyiliklerinden hiçbir şey kalmadı.' Hak sahibi, 'Ya Rabbi! Benim yükümü (günahlarımı) taşısın' dedi."
Bunu söylerken gözlerinden yaşlar boşanan Resulullah (SAV) şöyle dedi:
"Şüphesiz bugün, ağır bir gündür. Öyle bir gündür ki, onda insanlar, başkalarının, kendi yüklerini taşımalarına muhtaç olurlar."

ALLAH ARANIZI DÜZELTİR
Hz. Peygamber (SAV) anlatmaya devam etti: "Allah-u Teala hak sahibine diyor ki: 'Başını kaldır ve cennetlere bak!' Hak sahibi, 'Ya Rabbi, gümüşten şehirler, incilerle süslenmiş altından binalar görüyorum. Bunlar hangi peygambere, yahut hangi veli veya şehide aittir?' diyor.
Cenab-ı Zülcelal buyuruyor: 'Bunlar ücretini verenindir.' Adam, 'Ya Rabbi, bunu kim verebilir? Ücreti çoktur' diyor. Cenab-ı Hak buyuruyor: 'Sen verebilirsin.' Adam, 'Nasıl verebilirim ya Rabbi' diyor.
Cenab-ı Mevla, 'Kardeşini affetmekle' buyurdu. Adam da 'Onu affettim ya Rabbi' dedi. Böylece Cenab-ı Mevla, 'Kardeşinin elinden tut ve onu cennete götür' buyurdu."
Sonra Efendimiz (SAV) şunları söyledi: "Allah'tan korkun ve aranızda vuku bulan dargınlıkları düzeltin. Zira Allah-u Teala da kıyamet günü müminleri barıştırır."
Küsleri barıştırmak dini bir emirdir ve asla küçümsenmemelidir. Zira "Bir Müslüman'ın diğer bir Müslüman'a 3 günden fazla küs kalması caiz olmaz" buyuruldu. Elbette ilişkiyi kesmeyi gerektiren çok önemli bir mazeret olmadıkça.
Dinimize göre küsleri barıştırmak için iyi söz söylemek (küsleri birbirleri hakkında iyi şeyler söylediler diye yakınlaştırmak) yalan sayılmamıştır. Aile fertleri arasındaki küskünlük çok daha yaralayıcıdır. Özellikle miras ve benzeri hususlar insanlarımızı birbirinden uzaklaştırıyor. Bu hayatta buna değer mi sizce? Bence hiç değmez.

***

EY HALİFE SESİNİ YÜKSELTME!
Halife Ebu Cafer, Hz. Peygamber'in mescidinde İmam Malik'le münakaşa ederek yüksek sesle konuşmaya başladı. Bunun üzerine İmam Malik ona, "Ey müminlerin emiri" deyip şöyle devam etti:
"Seslerinizi Peygamber'in sesinden yüksek çıkarmayın ve birbirinize bağırır gibi ona bağırmayın. Haberiniz olmadan amelleriniz boşa çıkabilir.
Allah'ın Peygamber'inin yanında seslerini kısanlar, bunlar o kimselerdir ki, Allah kalplerini takvalarla imtihan etmiştir. Onlara bir mağfiret ve büyük bir mükâfat vardır.
Hücrelerin (Peygamber'e ait odaların) önünde seni (uluorta) çağıranlar (var ya) onların aklı ermeyenlerdir." (Hucurat/2-3-4)
İmam Malik bu sureleri okuduktan sonra konuşmasını şöyle sürdürdü: "Resulullah'ın vefatından sonra ona hürmet etmek, hayatında kendisine hürmet etmek gibidir."
Ebu Cafer yavaş bir şekilde sordu: "Ey Ebu Abdillah (İmam Malik'in künyesi)! Burada dua ederken kıbleye mi döneyim, Hz. Peygamber'in kabrine mi?" İmam Malik cevap verdi: "Resulullah'tan niçin yüzünü çeviriyorsun? Ona sırtını neden dönüyorsun? O senin, baban Âdem (AS) ve bütün insanların kıyamet gününde Allah'a yaklaşmalarında şefaat vesilesidir. Sen de O'na yönel ve O'ndan şefaat dile. Allah O'nun şefaatini kabul edecektir."
Sonra şu ayeti okudu: "Biz her peygamberi ancak, Allah'ın izniyle, itaat olunması için gönderdik. Onlar, kendilerine yazık ettiklerinde, sana gelip Allah'tan mağfiret dileseler ve Peygamber de onlara mağfiret dileseydi, Allah'ın tövbeleri daima kabul ve merhamet eden olduğunu görürlerdi." (Nisa/64).
Günümüzde Hz. Peygamber'i sadece bir postacı gibi gören anlayışa en güzel cevabı Medine'nin büyük imamının, en zirvedeki yöneticiye bu serzenişinde bulabiliyoruz. Nisa Suresi'nin 64. ayeti ruhları sarsacak kadar deruni anlamlar içeriyor. Doğrudur, edeple çıkmak için edeple girmeyi bilmek lazımdır.

***

SAHABEYE BAKIŞIMIZ NASIL OLMALI?
Hz. Peygambere iman etmiş, O'nun zamanında bulunup O'nu görmüş veya O'nun sohbetinde bulunmuş ve bu imanla vefat etmiş müminlere sahabe denir. Bu kelimenin çoğulu "ashab"dır. Sahabe "arkadaş" anlamına da gelir. Kur'an-ı Kerim'in birçok ayetinde sahabe övülmüştür. Hz. Peygamber (SAV) sahabeyi değerlendirirken ölçülü, edepli ve insaflı olmamızı emreder. Peygamberimiz, "Arkadaşlarımın her biri yıldızlar gibidir. Hangisine tutunursanız doğru yolu bulursunuz" buyurur. Sahabe içinde cennetle müjdelenen isimler vardır. Ashab da insandır. Elbette masum değillerdir. Ancak fedakâr, cefakâr, vefakâr insanlardı. Tövbekâr idiler. İslam'ın ilk öncü müminleri ve savunucularıydılar. Efendimizi ölesiye savundular. Putperestlik inancını bir hamlede hayatlarından söktüler. Onların tümüne saygı ve sevgi ile bakarız. Onlar hakkında hüküm vermeyiz. 1400 sene önce meydana gelen olayları bir hakem edasıyla eleştirmeyiz. Hz. Allah'ın huzurunda elbet herkes hesabını verir. Ömer bin Abdulaziz'in, "Allah bizim kılıcımızı sahabe kanına bulaştırmadı. Siz de dilinizi bulaştırmayın" dediği gibi biz de en azından böyle deriz.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA