Her gelen gitmek için gelir.
Biraz bekler, görür, yazar ve sonra gider. Gitmemek mümkün değil. Ancak gidinceye kadar hevasını, arzu ve zevklerini ilah edinmemelidir.
Kur'an uyarıyor; 'Gördün mü hevasını ilah edinen kimseyi?' (Furkan, 43) İlah edinme veya şirk kavramını bazen çok yüzeysel okuyoruz.
Şirk veya inkârı, sadece Allah'ı inkâr gibi anlıyoruz.
Halbuki helali haram saymak, haramı helal saymak da şirktir. Nefsini her şeyin merkezine koyan insan vicdan ve imanını ötelemiştir. Bu da hevanın ilahlaşması demektir. Dine karşı olanların çoğunun problemi aslında budur. Hevanın tanrılaştırılması. Arzu ve günahlardan, zevk ve sefadan vazgeçemiyorlar. Nefislerini her şeyin merkezi kılıyorlar.
Halbuki iman nefsi dizginlemelidir.
Hevayı akıl, iman ve vicdana uydurmalıdır. O zaman tek çıkar yol kalıyor onlara göre. O da ahireti yok saymak. Çıkmazların başında gelen bu hal; yani hevanın ilahlaştırılması ahiret ve hesabı, cennet ve cehennemi, sırat ve teraziyi de inkâra götürüyor.
Ahiret hesabından kaçacak ki her günahı gönül hoşnutluğuyla işlesin.