Fransa'daki gösterilerin nereye kadar süreceği veya Avrupa'nın geneline yayılıp yayılmayacağı tartışılıyor. Ve bunun üzerinden Avrupa'da bir kriz görüntüsünün var olduğu söyleniyor. Bence de Avrupa'nın ciddi krizleri var. Ancak bu kriz, sığınmacılardan veya ırkçılıktan çok öte bir sorun. Bu gösteriler esasında Avrupa'nın çok daha derin krizlerinin su yüzüne vuran göstergeleridir diyebilirim.
Evet, ırkçılık, sokak eylemleri, yabancı karşıtlığı, göç ve benzeri konular başlı başına önemli. Fakat bunlar esasen Avrupa kıtasındaki genel rahatsızlıkların belli noktalarda verdiği patlaktan ibaret. Avrupa'nın sorunları iç siyasi gerilimlerden ibaret değil. Kıta bir bütün olarak başta güvenlik ve dış politika alanları olmak üzere her bakımdan sarsılmaya hazır.
Avrupa'nın hemen dibinde Ukrayna'da bir savaş sürüyor. ABD her ne kadar Rusya'ya karşı yürütülen mücadelenin öncülüğünü yapıyor olsa da, Avrupalı birçok ülke ses çıkaramasa bile ABD'nin bu yöntemlerinden rahatsız. ABD, Rusya'yı kontrol edilmesi veya dışlanması gereken bir aktör olarak görmesine rağmen başta Almanya olmak üzere Avrupalı ülkelerin çıkarları, daha barışçıl ve sisteme entegre edilmiş bir Rusya'dan geçiyor. Enerji açısından da, güvenlik ve dış politika açısından da durum bu.
Batı, Rusya'yla bir vekâlet savaşı yürütürken Avrupalı devletlerin Rusya'yla ticareti sınırlandırılıyor. Enerji piyasaları bakımından Avrupa oldukça kırılgan bir hâle sürükleniyor. Ve hepsinden önemlisi, Avrupa tüm bu hususlarda ABD'nin kontrolünden çıkamaz hâle geliyor. Mesela, bağımsız bir devlet olsa bugün Almanya, Ukrayna konusunda Türkiye gibi bir tavır takınmayı tercih ederdi. Ancak bu şartlar altında aklından bile geçiremiyor.
Şartları değiştirmek ise Almanya'nın yepyeni bir güvenlik ve dış politika eğilimine geçmesini gerekli kılar. Almanya'da böyle bir iradenin olmadığını Alman devleti tarafından yayınlanan ulusal güvenlik strateji belgesinde de görebilirsin. Bu belgede Almanya hâlâ doksanlı yılların dilini tercih ediyor. Halbuki bu dilin son kullanım tarihi doldu. Ve aslında Almanya'ya alması gereken kritik kararlar konusunda hiçbir yenilik içermiyor. En temel soru şu: "Almanya gerçekten silahlanacak mı yoksa Avrupa Birliği'ni ortak bir güvenlik ve dış politika etrafında mı toparlayacak?"
Her ne kadar yeterince tartışılmamış olsa da ikinci ihtimal mümkün görünmüyor. Ancak Almanya'nın kendi başına silahlanmaya kalkması da Avrupa Birliği projesini sakatlamaya yetecek kadar önemli bir karar.
Bu ve benzeri konularda Avrupa'nın birçok ülkesinde ciddi siyaset eksikliği var. Avrupalı liderler belki bu sorunları net bir şekilde görüyor ancak karar alabilecek iradeye sahip değil. Bu da Avrupa'nın üzerine ölü toprağı serpilmiş gibi bir görüntü çıkartıyor. İşte asıl krizli alanlar burada. Ve bu alanlardaki belirsizlikler Avrupa'yı topyekûn tüm alanlarda huzursuzluğa sevk ediyor. Bugün sorun ırkçılık olur, yarın göç, öbür gün tarım. Temel meselelerdeki krizli alanlara müdahale edilmediği müddetçe Avrupa'da çok sayıda huzursuzluk ve gerilime şahit olacağız.