Tebriz'deki üçlü zirvede taraflar konumunu pek değiştirmedi. Türkiye'nin Suriye'de yapmayı planladığı askeri harekât için özellikle İran'ın muhalefeti dikkat çekiyor.
Tam da bunun üstüne Irak'ta 9 sivilin öldüğü saldırıdan Türkiye'nin sorumlu tutulmaya çalışılması bir tesadüften ibaret olmasa gerek.
Türkiye'nin hem Irak'ta hem Suriye'de bu zamana kadar yürüttüğü askeri harekâtlar veya nokta operasyonlarda sivillere ne kadar dikkat ettiğini herkes biliyor. Afrin gibi bir coğrafyada bile Türkiye azami bir dikkat göstermiş ve sivil zayiat meydana gelmemişti.
Bu nedenle Türkiye'yi böylesi bir eylemle suçlamaya kalkmak gereksiz bir çabadır. Zaten Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da bunları dile getirdi. Türkiye'nin sorumlu olmadığını anlattı. Gerekli tüm araştırmalar için de Türkiye'nin her türlü işbirliğine açık olduğunu söyledi.
Ancak Irak yönetimi gereksizce üst perdeden açıklama yapmaya devam ediyor. Daha olayın önü arkası belli olmadan yoğun kalabalıkların gösterilere başlaması, bu gösterilerin profesyonelce düzenlendiğini de gösteriyor.
Bu tür icraatlar İran'ın çokça kullandığı türdendir. Bir yerde sıkışınca ateşi etrafa yaymaya çalışmak, İran'ın Ortadoğu'ya dair siyaset yapma biçiminin en temel yöntemlerindendir.
Ayrıca İran, Türkiye'nin Kuzey Irak'taki ilerlemesinden de rahatsızdı. Böylece bir taşla iki kuş vurmayı planlamış da olabilir.
Zamanla ayrıntılar ortaya çıkacaktır. Fakat benim ilk izlenimlerim bu şekilde. İran, Suriye'de Türkiye'yi engelleme kapasitesi olmadığından gerilimi başka alanlara yayma iması yapıyor gibi.
Bu imalar Türkiye'yi caydırmaz. Ama benim görebildiğim kadarıyla İran diplomasisi genelde sonuç değil süreç odaklıdır. Sonuç alamayacağını bilse de gerilimi tırmandırarak rahatlamayı hep tercih eder. Belki bir askeri operasyona engel olamaz ama en azından başka alanlarda pazarlık şansını artırabileceğini düşünür.

Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz