İngiltere'nin Çankırılı Başbakanı istifa etmek zorunda kaldı. Boris Johnson baştan beri deli dolu tavırlarıyla dikkat çeken bir isimdi. İngiliz medyası başta olmak üzere Batı medyasının tamamı göreve geldiği günden bu yana Johnson'ı hep kıyasıya eleştirdi. Hatta alaya almak alışkanlık haline gelmişti. O kadar ağır olmasa da Trump'ın ABD'de uğradığına benzer bir muameleydi bu.
Tüm bunlara rağmen Johnson hem ciddi bir seçim zaferi kazanmıştı hem de Brexit sürecinde önemli başarılar yakalamıştı. Ancak Kovid sürecinde daha sert eleştirilerin hedefi haline geldi. İlk başta kitle bağışıklığı yöntemini tercih etmesi ve bunun beklendiği gibi gitmemesi Johnson'ı zor durumda bırakmıştı. Sonrasında son derece etkili tedbirler aldı ve İngiltere adına bu süreci fena yönetmedi. Ama kendi adına pek iyi yönetemedi.
Çünkü Johnson, Kovid yasaklarını kendi çiğnerken görüntülendi. Başbakanlık Ofisi'nde verdiği doğum günü partisi ve bu nedenle aldığı para cezası, Johnson için sonun başlangıcı oldu. Ardından gelen bir dizi skandal var. Fakat son olarak bir meclis üyesini, cinsel tacizden hakkında suçlamalar bulunduğunu bilmesine rağmen göreve getirmesi parti elitlerinin eline muazzam bir fırsat sundu. Önce cinsel taciz iddialarını bilmediğini söyledi. Ardından bildiğini kabul etti. Bu da istifa serisini başlattı. Öyle ki, kendine en yakın gördüğü isimler bile istifa etti. Johnson direnecekti ama artık istifaların yerine atama bile yapamayacağını anladığında kendi istifasını da vermek zorunda kaldı.
Bu İngiliz siyasetinde bilmediğimiz bir yöntem değil. Bir benzerini doksanlı yıllarda John Major yaşamıştı. Bütün kabinesi istifa ettiği için kendi başına kalmış ve o da görevi bırakmıştı. Aslına bakarsanız Boris Johnson'ın hâlâ kamuoyunda yoğun bir desteği vardı, fakat parti içi dengeleri yönetemediği görülüyor. Etik prensipler üzerinden açığını yakaladıklarında da affetmediler.
Johnson muhtemelen sonbahara kadar geçici başbakan olarak görevde kalacak. Yerine Muhafazakâr Parti'den yeni bir isim gelecek. Ortalıkta 20 kadar isim dolaşıyor. En öne çıkan isim ise Savunma Bakanı Ben Wallace.
Aslında İngiltere için kimin gelip kimin gittiği genelde pek fark etmez. Dış politikası zaten onlarca yıldır Amerika eksenli devam ediyor. Tony Blair bile Irak'ın işgalinde Amerika'dan önce koşup gitmişti. Zaten Brexit sürecinde de önemli gelişmeler yaşandı. Pek zor tarafı kalmadı. ABD'ye yakın durma siyaseti AUKUS gibi anlaşmalarla da perçinlendi. Ukrayna'da Rusya bir batağa saplandı. İngiltere istediğini büyük oranda aldı. Kısacası, İngiltere'nin birçok temel meselesi beklendiği gibi ilerliyor. Aynı eğilimin süreceğini düşünüyorum.
Not: Herkese hayırlı bayramlar diliyorum.