Son günlerde yaşadığımız olaylar Türkiye'de siyasetin hem iç hem dış boyutlarıyla sert geçeceğini gösteriyor. 13 şehit verdiğimiz günlerin ardından dahi siyaset içeride durulmadı. Aksine muhalefet partileri gerilimi artıracak açıklamalar yapıyor. Her ne kadar her açıklama yumuşak ifadeler ve birlik beraberlik mesajlarıyla başlasa da ardından gelen "ama" sözünden sonra sıralanan cümleler yenilir yutulur cinsten değil. Kılıçdaroğlu'na Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ve İç İşleri Bakanı Süleyman Soylu'nun yaptığı bilgilendirme ziyaretinin hemen bir saat ardından bile Kılıçdaroğlu terörle mücadele düzleminde yapılmaması gereken işler yapmaya devam etti. Kafa karıştırmak ve sorun yaratmak adına açıklanan bu soruları hiç de sorumlu muhalefet tavrı olarak görmek mümkün değil.
Dahası bakanlar Meclis'te bilgilendirme konuşması yaparken bile CHP grubu gerilimi tırmandırmak için elinden geleni yaptı. Bir sonraki gün Meral Akşener'in grup toplantısında yaptığı konuşma da terörle mücadeleye yardım eden değil mücadelede zafiyete neden olacak cinstendi.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
Aslında bu bizi pek de şaşırtmıyor. Bu iki parti ortakları olan HDP'ye iki çift laf etmek yerine hükümete saldırmayı tercih ediyor. Bence artık bu yeni dönemde bunlara alışmak zorundayız. Ben şahsım adına ne CHP'den ne de İyi Parti'den milli bir duruş beklemenin çok anlamlı olduğunu düşünmüyorum. O nedenle asıl yapılması gereken bu tartışmaları belki de geride bırakmak ve bu iki partiyi HDP ile baş başa bırakmak gerekiyor. Terörle mücadelede onların desteğini beklemek gerçekçi değil gibi.
Ama aynı gerilim dışarıda da yüksek. ABD ve diğer Batılı "müttefiklerimiz" de Türkiye'ye destek vermeyeceklerini hatta PKK'ya destek vereceklerini açık ettiler. Hatta Biden yönetimindeki PKK dostları yeni sorun alanları yaratmak için uğraşıyor.
Bu sebeple önümüzdeki günlerde yeni sınamalarla karşılacağımızı görmek için müneccim olmaya gerek yok. Ülkemiz her zaman olduğu gibi kendi mücadelesini kendi verecek.
Hem yurt içi hem yurtdışı destek bulunsa tabii ki iyi olurdu ama olmuyorsa kendi işimizi kendimiz görmek zorundayız. Zaten işin aslı da budur.
Uluslararası siyasette kimse size durduk yere destek vermez. Hatta mümkünde size çelme takmak ister. Çeşitli diplomatik pazarlıklarla çözülebileceğini düşünmek hatalı. Sahada kazanmadan masada kazanmak yok. Türkiye bunu defalarca test etti. Suriye sahasında da kendi işini kendi gördü. Irak sahasında da öyle olacaktır. Hatta bu sefer çok daha avantajlı olduğumuzu söyleyebilirim. PKK aslında Irak'ta sıkıştı. Gara'daki operasyonlar artış gösterdikçe örgütün doğu batı geçişleri de kapanabilir. İşte o zaman PKK'yı her kim desteklerse desteklesin başarı şansı kalmayacaktır.
Daha kolay olmasını hepimiz isterdik ama öyle olmuyorsa zorla olur. Türkiye bir asker başarı hikayesi daha yazar. Ancak ondan sonra belki birileri HDP'nin kullanışlı bir ortak olmadığını görür.