Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HASAN BASRİ YALÇIN

Sadece diplomatik bir güven sorunu değil

13 şehit verdiğimiz gün Amerika'dan gelen açıklama, müttefiklik ilişkisine zerre kadar yakışacak bir tavır değildi. Hepimiz doğal olarak isyan ediyoruz. Bir terör eylemini kınama mesajında bile Amerikalı "dostlarımız" hâlâ lafı eveleyip gevelemenin peşinde. "Eğer PKK yapmışsa" gibi ifadelerle karmaşık bir mesaj yayınlanıyor. Ancak Türk Dışişleri sert bir tepki gösterdikten sonra doğru düzgün bir kınama mesajı geldi.

Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz

Zaman zaman etrafta soruluyor. Bundan özel bir anlam çıkarmak gerekir mi? Bence hiç öyle özel ve bilmediğimiz bir anlamı yok. Yanlışlıkla falan yapılmış da değil. Amerikan tarafı bilerek bu tavrı sergiliyor. Bir yandan "sözde" de olsa ortada bir müttefiklik ilişkisi vardır. Cani bir terör eylemi gerçekleşmiş. Böyle bir durumda terörü kınamak, bir çeşit diplomatik mecburiyet gibi görünüyor. Ama öbür yandan ABD, PKK'ya da toz kondurmak istemiyor. Ortadoğu'daki aparatını suçlamaktan bilerek kaçınıyor. Böylece de Türkiye'ye sözüm ona diplomatik bir gol de atmış oluyor
Doğrusu bu tavır, hepimiz için hazmedilmesi kolay olmayan bir durum. Bir terör örgütünü koruyan ve kullanan Amerika'nın, uzun yıllar müttefiki olan bir ülkeye karşı kullandığı bu dil hepimizi rahatsız ediyor. Ama ben artık bu beklentileri aşmamız gerektiğini düşünüyorum. Devletler arası ilişkilerde bu tür kavramlar sorun edilir ve diplomatik olarak düzeltilir. Ama diplomasinin bu kaygan diline bakarak olayları okumamak lazım. Amerika'nın ne dediğinin önemi yok. Biz zaten toplum olarak ABD'nin PKK ile olan ilişkisini çok net biliyoruz.
Belli bir tarihe kadar gizli destek verdikleri bir örgüte şimdi açıktan destek veriyorlar. PKK artık Amerika'nın kucağındaki bir örgüttür. Ve maalesef çoğunlukla Türkiye'ye karşı kullanılmaktadır. Obama döneminde başlayan bu siyaset, Trump döneminde çok gerilemedi. Biden döneminde ise yeniden hızlanacağı çok belli. Bu gerçeği aklınızdan çıkarmazsanız yanlış beklentilere de girmezsiniz.
Eğer Türk-Amerikan ilişkilerindeki gerilimi yalnızca bir güven bunalımından falan ibaret sanıyorsanız yanılırsınız. Güven ilişkisi veya güven bunalımı dediğiniz şey, iki ortak arasında olur. Aynı yöne bakan iki devlet birbirine güvensizlik duyabilir. O zaman güven artırmak için şeffaflık ve diyalog gibi çeşitli yöntemler kullanabilirsiniz. Ama eğer iki devlet bambaşka yönlere bakıyorsa ve ulusal çıkarları birbiriyle uyumlu değilse bu sadece bir güvensizlik ilişkisi değildir.
Aksine Amerika'nın Ortadoğu'da attığı her adım Türkiye'nin ulusal güvenliğini zedeleyici nitelikteyse, PKK ve FETÖ'nün sahipleri Amerika ise, bunun adını koymak lazım. Amerika, Türkiye için en büyük ulusal güvenlik sorunudur. Öyle olmasın isteyebilirsiniz. Türk-Amerikan ilişkilerinin düzelmesini tercih ediyor olabilirsiniz. Hiçbir şey diyemem. Hakkınız. Ama en azından şimdilik bunun olmayacağını söylemek de benim hakkım.
Bunları Amerikan karşıtlığı adına falan da söylemiyorum. Sadece soğuk bir analiz çerçevesinde bakarsanız, iki ülkenin çıkarlarının ciddi oranda farklılaştığını görebilirsiniz. Bunun da diplomatik makyajla falan çözülemeyeceğini bilirsiniz. Ancak daha büyük gerilimlere sürüklenmesin diye idare edersiniz.
Denklem basit. ABD, Türkiye'nin kontrolden çıktığını düşünüyor. Türkiye de ABD'nin kendi güvenliğini tehdit ettiğini biliyor. Buradan güven ya da normalleşme çıkmaz. Türkiye ve ABD bir üçüncü aktörden tehdit hissetmediği müddetçe durum bundan ibaret.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA