Neredeyse tüm dünya algılara emanet edilir hale geldi. Ülkemizdeki seçim süreci de buna katkı sunuyor. Hele ortada tartışmalı bir seçim varsa işler iyice karışıyor. Çok basit gerçeklilikler bile algı operasyonlarıyla eğilip bükülüyor. Bugün bir anket yapsak "31 Mart sabahı oy farkı kaçtı" diye sorsak bambaşka rakamlarla karşılaşabiliriz. "Seçim neden iptal oldu" desek yine etrafta tonlarca farklı türde iddia bulabiliriz.
Doğrudur. Siyasi partiler kampanya çerçevesinde kendi gerçekliğini yaratmaya çalışabilir. Ancak bu algılar zamanla gerçeğin yerini alabiliyor. Neyin gerçek neyin imaj olduğu fark edilemez hale geliyor.
Durum böyle olunca herkes algılara abanıyor. Herkes kendini en tarafsız ilan etmenin peşinde. Tarafsız gösterecek ki, gerçekliği inşa edebilsin. Mesela birini gördüm. Bu seçimde İmamoğlu'nun Erdoğan, Bahçeli ve Binali Yıldırım'a karşı yarışacağını söylemiş. Allah aşkına bu nedir? Nasıl bir tariftir. Siz bunu söylediğinizde gerçekten objektif bir tarif yaptığınızı mı düşünüyorsunuz. Siz bunu söyleyeceksiniz ama biz İmamoğlu'nun arkasında koca bir koalisyon olduğunu söyleyemeyeceğiz öyle mi? İmamoğlu'nun arkasında kaç tane parti var? Kaç parti dışı örgüt var? İçeride ve dışarıda kaç destekçisi var? Soralım mesela PKK kimi destekliyor? FETÖ kimin için çalışıyor? Amerika'daki veya Avrupa'daki Türkiye düşmanları kimi destekliyor? Biz bunları söylemeyelim ama siz tarafsızlık maskesi altında rahatça istediğiniz atı koşturun. İstediğiniz tarafı desteklemenize tek bir lafım yok. Ancak bunca olup bitenden sonra tarafsızlık numaraları kesmeyi bırakın.
Medya eksenli yaşamlarımız gerçeği o kadar önemsiz hale getiriyor ki, her türlü sahtekarlık şamatayla kapatılabiliyor. Seçimlerde yapılan hırsızlık gürültüyle boğuluyor. Üç ay önce Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın karşısında mısır-bilet parası için "efendim her zaman olduğu gibi yine çok büyük bir konuya imza attınız" diyen soytarı şimdi "her şey çok güzel olacak" deyip kısa skeçler çekiyor. AK Partili yetkililerle alay ediyor.
AVM'de alkollü mekân işleten belediye başkanı her akşam 50-60 iftar yaptığını söylüyor. Kılıçdaroğlu bir yatta gizli görüşme yapıyor. Meğerse onca işin gücün arasında taziye ziyareti yapıyormuş.İstenmediği şehit cenazelerine göstere göstere giden Kılıçdaroğlu nedense Gül'e yakınlığıyla bilinen Tivnikli'nin yatına gizli kapaklı gidiyor. Ama önemli değil. Algılar çağındayız. Her türlü yalan serbest.
Hakikaten bazen bu resme baktığımda ümitsizliğe kapılıyorum. Bu kadar mı yalan oldu her şey? Allah'tan Türkiye bu sınıflardan ibaret değil. Türk insanının erdemi bir şekilde devreye girip bu algı zırvalığını bozabiliyor.