Biz bu durumu ilk defa yaşamıyoruz. Aynı filmi çevir çevir tekrar izle. Bazı aktörler değişiyor ama bazıları hep aynı. Yine kıyametler kopartılıyor. AK Parti yine dünyanın en büyük suçunu işlemiş gibi. Hem içeriden hem dışarıdan hücum altında. Bir hak arayışının bile böylesi bir saldırıya uğraması anlaşılır bile değil.
Dünyanın her yerinde herkes hakkını sonuna kadar arar. CHP'nin binlerce oyu kaydırılmış ve seçimlere bu kadar şaibe AK Parti eliyle karışmış olsaydı, ülkenin altını üstüne getirirlerdi. Şimdi bile türlü iddia ve kafa karıştırıcı söylemle ülkenin çoğunluğuna dünyayı dar ediyorlar. Yavuz hırsız ev sahibini bastırırmış dedikleri bu olsa gerek.
Ama dediğim gibi biz bu şamatayı da ilk defa görmüyoruz. Gezi şamatasını unutmadık. O zaman da benzer algı operasyonları yapıldı. 17-25 Aralık'ta da kıyametler koparıldı.
Bu tür dönemlerde çeşitli türde insanlar ortaya çıkıyor. Mesela kimisi tarafsızmış gibi görünüp objektif hükümler dağıtarak AK Parti'yi sıkıştırmaya çalışıyor. Kimisi daha doğrudan kendi cephesinden ateş ediyor. Sanatçı bozuntuları ise hep aynı. Onlar CHP'nin gönüllü askerleri.
Ben bütün bunları anlıyorum. Belki samimi belki değil herkes olayı kendi gördüğü veya görmek istediği noktadan görür ve anlatır. CHPli olmanın tartışılmaz küstahlığı sayesinde hadlerini de aşıyorlar. Ama biz buna da alışkınız.
Ancak bu tür dönemlerde benim dikkatimi çeken iki grup daha var. Bunlar içeride görüntüsü veren fırsatçı hainler ve şahsiyetsiz suskunlar. Kimi en üst düzey siyaset yapmış kimisi hâlâ yapmakta. Kimisi yıllarca AK Parti'ye yakın duran bir gazeteci numarası çekmiş. Kimisi hâlâ yakın görünüyor.
Birinci grup yani fırsatçılar bu tür dönemlerde ihanetin kılıcını çekip partiye ve lidere sallıyor. Sanki içeriden konuşuyormuş ayaklarına yatarak AK Parti'nin toplumsal imajını zedelemek için ellerinden geleni yapıyor. Hatırlayın Gezi Parkı sırasında Erdoğan'ı aşırı tahammülsüz ilan etmeye çalışanları. Hatırlayın 17-25 Aralık döneminde "yolsuzluğa bulaşanların kollarını keserim" diye racon kesenleri. Hatırlayın bu "millet başkanlık sistemine onay vermedi" diyenleri. Hepsi kriz fırsatçısıydı. Şunu diyorum biz hepsini gördük. Her türlü ahlaksızlığa ve ihanete şahitlik ettik. Şimdi de aynısını yapabilirsiniz. Size bu millet notunu vereli çok oldu. Her seferinde bu tür işlere girenler kaybetti.
Bir de ikinci grup var. Bunlar şahsiyetsiz suskunlar. Kriz dönemlerinde kayboluyorlar. Ölü numarası çekiyorlar. Hepsi normal şartlar altında pek bir iktidara yakın ama kriz dönemlerinde sorumluluk alma şahsiyetinden yoksun tipler. İşte bunlar da bu harekete en az fırsatçılar kadar zarar veriyor. İki grup da Erdoğan'ı yalnızlaştırma siyasetinin payandası rolünü oynuyor.
Ama merak etmeyin. Siyaset siyasi elitlerden ibaret değil. Siz ihanet ettikçe ve yalnız bıraktıkça Erdoğan'a yönelik destek çığ gibi büyüyor.