Bugün 28 Şubat Darbesi'nin yıldönümü... 27 Mayıs'tan sonra 27 Nisan 2007'ye kadar devam edecek yaklaşık yarım yüzyıllık darbe dönemi, Türk Milleti'ne ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne çok pahalıya mal oldu. Türkiye'nin önü tıkandı, itibarı azaldı; bu yüzden memleketimiz her bakımdan çağın gerisinde kaldı.
27 Mayıs'ta henüz sivil toplumumuzu oluşturamamış ve demokrasimizi koruma cesareti kazanamamıştık. CHP'nin tertip etti- ği 27 Mayıs Darbesi, tarihimize kara bir leke olarak geçti. Milletimizin yetiştirdiği ve candan benimsediği sevgili Başbakanımız Adnan Menderes'e ve iki kıymetli bakan arkadaşına sahip çıkamadık. Cuntacılar ve postal yalayıcı köpekler onları alçakça şehit ederken elimiz kolumuz bağlı seyrettik. Çok sevdiğimiz Başbakanımız Menderes'i ite köpeğe yedirdik...
Yıllar sonra Menderes'in yolundan giderek Türkiye'ye çağ atlatan Başbakanımız ve Cumhurbaşkanımız Özal'a da sahip çıkamadık. O'nu da gözümüzün önünde zehirleyerek şehit ettiler. Bununla da yetinmediler; geleceğin lideri olacak Muhsin Yazıcıoğlu'nu da alçakça şehit ettiler.
***
Bu çilekeş millet son yüzyıldaki en çalışkan, atılımcı, değişimci
Başbakanı'na
Recep Tayyip Erdoğan ile kavuştu.
Başbakan Erdoğan, bir yandan milletin değerlerini ve inancını temsil ediyor, bir taraftan da kısa sürede gerçekleştirdiği reform ve yatırımlarla
Türkiye'yi 21. yüzyılın iddialı ülkeleri arasına sokuyordu.
O'nu demokratik yollarla sandıkta deviremediler. Zira millet iradesini arkasına almış ve 11 yılda yapılan bütün seçimlerden oyunu arttırarak çıkmıştı.
Mağlubiyet hırsıyla önce, her zamanki gibi askeri provoke ederek
27 Nisan Muhtırası'nı verdirdiler. Ancak,
Erdoğan'ın dik duruşu sayesinde netice alamadılar.
Daha sonra,
Türkiye aleyhtarı odaklarla işbirliği hâlinde 2013 Haziranı'nda
'Gezi Parkı Olayları'nı düzenleyip iktidarı antidemokratik şekilde şiddet eylemleriyle devirmeye çalıştılar. Lâkin öykündükleri
'Arap Baharı'nın kırk yıllık köhnemiş diktatörleriyle değil, her defasında milletin oyuyla iktidara gelmiş bir demokratik liderle karşı karşıyaydılar.
CHP ve türevleri bunda da başarılı olamamışlardı.
Son olarak, devletin içinde çöreklenmiş ve dış irtibatları olan muhteris bir kadroyla işbirliği yaparak 17 Aralık 2013'te düzenledikleri ve 25 Aralık'ta devam ettirmeye çalıştıkları bir komplo ile
'darbe' yaparak demokratik ve meşrû iktidarı devirmeye teşebbüs ettiler.
Her defasında
Başbakan Erdoğan, açık, tâvizsiz ve dik duruşuyla
Allah'a (c.c.) ve millete sığındı.
***
Geçen gün evvelâ, devlet içindeki yapılanmanın binlerce kişiyi nasıl illegal şekilde dinlettiği ortaya çıktı. Bunun üzerine,
Başbakan Erdoğan ve oğlunun düzmece telefon konuşmalarını ahlâksızca yayınlandılar. Bunu yapan alçaklar, milleti saf ve aptal yerine koymaktan utanmadılar. Halbuki milletimiz bu acemice düzenlenmiş sahte kayıtlara hiçbir şekilde inanmadı.
Lâkin
CHP ve
MHP, mal bulmuş mağribi gibi bu uydurma kayıtlara sarıldılar. Özellikle
CHP'liler, hedefte
Erdoğan'ın değil,
Türkiye'nin olduğunu bile bile olayı istismar ettiler. Grup toplantısında uydurma ses kayıtlarını dakikalarca dinleten
Kılıçdaroğlu, hâtıralarımda
Yassıada Mahkemesi'nde elindeki naylon kadın donunu
Menderes'e sallayarak konuşan
Yassıada Savcısı Ömer Altay Egesel canlandırdı.
CHP ve
MHP'yi uyarıyorum: Bu kafayla giderseniz, uydurma internet kayıtlarıyla seçim kampanyası yürütürseniz,
30 Mart'ta avuçlarınızı yalarsınız.
Biz bu defa millet olarak kararlıyız. İrademize ve demokrasimize sahip çıkacağız ve
Recep Tayyip Erdoğan'ı yedirmeyeceğiz.