Millî İstihbarat Teşkilâtı (MİT), dünyanın ilk kurulan istihbarat kuruluşlarından biridir. Sultan Abdülhamid Han, Enver Paşa ve Mareşal Fevzi Çakmak Paşa, istihbarat teşkilâtımızın kurulmasında emeği geçmiş tarihî şahsiyetlerimizdir. Daha sonra MİT'in ikinci kurucusu Fuat Doğu Paşa olmuştur. Fuat Paşa, hâlen vazifelerini bîhakkın ifa eden çok sayıda başarılı istihbarat elemanı yetiştirmişti.
Bugün MİT, Başbakan Erdoğan'ın ve devletin üzerine titrediği fevkalâde hayatî önemi haiz bir millî müessesemizdir. Dünya politikasında iddiası olan büyük bir devletin istihbarat örgütü, millî varlığı ve güvenliği için zorunludur. İstihbarat teşkilâtlarının verdiği hizmetler 'gizli'dir. Devlet nizamını ve millî güvenliği korumak için istihbarat hizmetlerinin gizliliğine azamî derecede riayet edilir.
Şu hususu da altını çizerek belirtelim ki, MİT aslâ 'derin devlet' değildir. Tamamen meşrû ve hukuka uygun bir teşkilâttır. Ancak, faaliyet sahası ve istihbaratın gizliliği esası, teşkilâtın çalışmalarında özel bir hukukun uygulanmasını gerektirir. İstihbarat örgütlerinin başkanları ve mensupları da popüler ve ön planda görülen kişiler değildir. Ülkenin gizil kahramanları olarak geri planda kalırlar. Hiçbir ülkede sıradan vatandaşlar onları tanımazlar.
Önceki MİT Müsteşarı Emre Taner, Fuat Doğu Paşa'nın yetiştirdiği müstesna bir istihbaratçı ve devlet adamı idi. Mevcut MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ı da yakından tanıyor ve takdir ediyorum. Hakan Fidan, genç yaşına rağmen son derece tesirli bir müsteşar olmuştur. Fidan, fevkalâde çalışkan, vatansever ve dürüst bir yöneticidir. Son dönemde, Türkiye'nin yönetimine kasteden malûm yapılanmalar ve kasıtlı yürütülen dezenformasyon neticesinde yıpratılmak istenmiş, fakat Başbakan Erdoğan'ın sahiplenmesiyle önemli görevler yapmıştır.
***
7 Şubat 2012 günü
İstanbul'da savcılığın
MİT Müsteşarı'nı sorgulamaya kalkması, kelimenin tam mânâsıyla bir devlet skandalı ve
Başbakan Erdoğan'a yöneltilmiş bir komplo idi. Bütün dünyada olduğu gibi,
Türkiye'de de kurulduğundan beri
MİT Müsteşarı doğrudan
Başbakan'ın şahsına (
Başbakanlığa değil) bağlıdır.
Başbakan'ın (ya da sistemine göre Başkan'ın) izni olmadan herhangi bir merci tarafından sorgulanamaz.
Aslında, bu durum 2937
sayılı 'Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Millî İstihbarat Kanunu'nda da böyleydi. Buna rağmen, 7 Şubat rezaletinden sonra 6278 sayılı kanunla yapılan değişiklik ile bu husus vurgulanmış oldu.
Şimdi üzerinde tartışılan
MİT Kanunu'na aslında hiç lüzum yoktur. Tam da seçim arefesinde muhalif çevrelere koz verilmektedir. Bu kanun çıkarılmasa dahi
MİT, mevcut hükümler muvacehesinde görevini yapabilir. Önemli olan, idarecilerin hiç çekinmeden faaliyetlerini yapabilmeleridir.
***
Yarın
TBMM'de görüşülecek
MİT Kanunu hakkında şu noktalara dikkat edilmesini tavsiye ediyorum:
1. Bakanlar Kurulu tarafından
MİT'e dış operasyon görevi verilmesi tam bir saçmalıktır. Şöyle ki, dünyanın hiçbir ülkesinde
'dış operasyon yetkisi' gibi bir hüküm yazılı metinlerde yer almaz. Bu,
'Ben sizin ülkenizde operasyon yapacağım' demektir. Bugüne kadar
MİT hiç dış operasyon yapmamış mıdır?
Üstelik, sadece
Başkan ya da
Başbakan'ın izni ve bilgisiyle (hattâ onların dahi resmen bilgisi dışında olduğu varsayımıyla) yapılacak bir operasyonu getirip de
Bakanlar Kurulu'nun iznine tâbi kılmak, operasyonu imkânsız hâle getirmek demektir.
2. Millî İstihbarat Koordinasyon Kurulu (MİKK),
Başbakanlık Müsteşarı'nın
Başkanlığında toplanan bir kuruldur.
Başbakanlar ve bakanlar bu fonksiyonlarını
MGK'da ifa ederler. Teklif edilen şekil lüzumsuz ve mahzurludur.
3. MİT'in finansmanı için
Savunma Sanayii Destekleme Fonu'ndan kaynak aktarılması doğru değildir. Klâsik bütçe dışındaki
MİT finansman ihtiyacı, her ülkede olduğu gibi
'örtülü ödenek'ten karşılanmalıdır.
4. Kanunun diğer hükümleri hizmetlere katkı yapabilir; lâkin bu gibi konularda idarî yönetmeliklere öncelik verilmelidir.