Sevgili okuyucular, siyasetin hararetlendiği şu günlerde bir TV dizisinde dramatize edilen tarihî olaylar gündemin başköşesine kuruluverdi. Kanunî'nin Şehzade Mustafa'yı idam ettirmesinden bahsediyorum. Şu kepazeliğe bakar mısınız? Dünya tarihinin gelmiş geçmiş en büyük hükümdarı, bütün dünya tarihçilerinin 'Muhteşem Süleyman' ve 'Grand Türk' diye adlandırdığı, Türk Milleti'nin medarı iftiharı 'Kanunî Sultan Süleyman', birtakım kendini bilmez, cahil cühelâ tarafından kötülenmeye başlandı.
Neymiş efendim? Kendi oğlunu öldürtmüşmüş... Sanki sarı çizmeli Mehmet Ağa, kızıp da cinayet işlemiş gibi... Bu arada, çağ açıp çağ kapayan Fatih Sultan Mehmet Han'a da dil uzatan erazil ve cühelâ takımına ne demeli?...
Büyük tarihçimiz Prof. Dr.
İlber Ortaylı, 'Maalesef Şehzade Mustafa'nın bulunduğu sancakta etrafındakilerin de tertibiyle bir isyan havasına girdiği açıktır.
Orada padişaha oğlunu katlettirmesi, herhangi bir adamın oğlunu katlettirmesine benzemiyor. Maalesef bizim halkımız bu soyutlamayı yapamıyor?' diyor.
Zâten bu mâhut dizi, ilk bölümünden itibaren mücahit bir hükümdarı, âdî bir saray zamparası olarak göstermek için yapılmıştı. TV seyircisinin dedikodu merakını gıdıklayarak reyting alan bu dizi, şanlı tarihimiz için bir yüz karası olmuştur.
***
Aslında bizim milletimiz tarihten çok hoşlanır. Bu duygunun altında binlerce yıllık tarihimizin dünyanın en iftihar edilecek tarihi olduğu gerçeği de yatmaktadır. Lâkin ne yazık ki, yetersiz eğitim ve kültür seviyesi, ağızdan dolma naklî malumat, bir de uydurma ve istismarcı TV dizileriyle yanlış yönlendirilince, bir de bakıyorsunuz koskoca
Kanunî hakkında bugünkü bazı ahmak torunları aleyhte konuşabiliyor.
Esasen, bu diziyi hazırlayanların tarih algısı da
Şehzade Mustafa hâdisesi ile bütün çıplaklığıyla ortaya çıkmıştır. Bu çevreler,
Türk tarihine iftiharla değil nefretle bakan bir ideolojinin esiridirler.
Nitekim bu dizi neticesinde bazı câhil kişileri kendi şanlı atalarına küfrettirebilmiş; yurtdışında da Türk tarihini saray entrikası ve zulüm olarak takdim edebilmişlerdir.
***
Şehzade Mustafa'yı ben de çok severim. Bazen,
Sarı Selim yerine o padişah olabilseydi
Osmanlı İmparatorluğu daha fazla büyürdü diye düşündüğüm olmuştur. Bir gün rahmetli
Özal'a,
'Ben sizin, Şehzade Mustafanız olacağım' demiştim de gülmüştü.
Şehzade Mustafa birçok bakımdan üstün vasıflara sahip ve iyi yetişmiş bir değerdi.
Lâkin babası
Kanunî Sultan Süleyman'a karşı isyana kalkıştığı açıkça bilinmektedir.
Eğer bu idam yapılmasaydı,
Osmanlı İmparatorluğu büyüyeceğine, parçalanır, küçülür ve 16. asrın sonuna ulaşamadan yıkılırdı.
Osmanlı'nın 624 yıl yaşayan, dünyanın en fazla devam eden hanedanı olmasının sırrı, taht kavgasını önleyebilmesi ve
Enderûn geleneğindedir.
Kanunî, eğer en sevdiği şehzadesinin isyanını kabullenip onu tahta oturtsaydı,
Osmanlı Devleti bütünlüğünü ve varlığını 1923'e kadar devam ettiremezdi.
Türk tarihinde zaman zaman kullanılan bir söz vardır:
'Ya devlet başa, ya kuzgun leşe' denilmiştir.
İnsanî duygulara elbette önem veririz. Lâkin devlet idaresi zaaf kaldırmaz.
Günümüzde devir değişmiştir.
Elbette demokratik hak ve hürriyetler daha fazla önem kazanmıştır. Ancak,
'otoriter devlet' ile
'devlet otoritesi'ni dikkatle ayırmak, demokratik devleti savunurken, bunu sağlayacak düzeni de ihmal etmemek gerekir.