Mahallî seçimlerin yapılması ve zamanı, 1960 sonrası dönemde hep problem olmuştur. Türkiye'de iklim, fizikî ve ekonomik şartlar bakımından en uygun seçim dönemi Ekim-Kasım Dönemi'dir. Nitekim, istisnalar haricinde genel seçimler hep bu dönemde yapılmıştır.
Buna mukabil mahallî seçimler 1984'ten beri uzun zamandır Mart-Nisan Dönemi'nde yapılmaktadır. Geçmiş yasama dönemlerinde bu tarih değiştirilmek istenmekle beraber, özellikle CHP'nin mızmızlığı yüzünden herkesin istediği bu zarurî değişiklik gerçekleştirilememiştir.
Mart-Nisan Dönemi, herhangi bir seçim için hem iklim şartları, hem ekonomik şartlar, hem de siyasî şartlar bakımından en uygunsuz dönemdir.
***
Bu herkes tarafından kabul edilen sorunun çözümlenebilmesi için
AK Parti Grubu tarafından, mahallî seçimlerin 5 ay öne alınarak 27 Ekim 2013 tarihinde yapılması için bir Anayasa değişikliği teklifi hazırlanmış ve bu teklif
CHP ve
MHP'ye de götürülmüştür.
CHP, sırf mızıkçılık yapmak için bundan bir hafta sonraki 3 Kasım 2013 tarihini istemiş; bunu kabul etmesi gereken
AK Parti Grubu yöneticileri ise basiretsiz ve katı bir tutumla
CHP'nin kaprisine tahammül edememiş; bu suretle
CHP ile anlaşmaya varılamamıştır.
MHP, bu önemli düzenlemeyi müspet karşılamış ve
MHP lideri her zamanki açık ve dürüst tutumunu bir daha sergilemiştir.
Lâkin, yapılan oylama sonunda, Anayasa değişikliğini isteyen her iki parti de fire vermiş ve değişiklik teklifi
Anayasa'nın 175. maddesinin 4. fıkrasına göre referanduma götürülme riski içine girmiştir. Böyle basit bir meselenin,
TBMM'de hâlledilmesi gerekirken, büyük bir emek ve maliyetle halkoyuna sunulmasının ne derece yanlış olduğu ortadadır.
Bu gerçeği gören
Cumhurbaşkanı Gül, basiretli davranarak isabetli bir kararla değişiklik teklifini
TBMM'ye iade etmiştir.
***
Şimdi ne olacaktır? Bu basit oylama konusunu kendi zaferi gibi göstererek şişinen
CHP'nin, ilk teklifine ilâveten olmadık tâvizler isteyeceği anlaşılmaktadır. Nitekim, yargının yetkisine tecavüz etme pahasına tutuklu milletvekilleri konusunda talepte bulunacağı söylenmektedir.
Bu durumda üç alternatif ortaya çıkmaktadır:
1. AK Parti Grubu ile
MHP Grubu'nun bu defa oylamayı ciddî şekilde takip ederek tedbir alması ve 27 Ekim 2013 tarihinde ısrar etmesi.
2. Bu yararlı değişiklik teklifinden vazgeçilerek mahallî seçimlerin tarihinin aynı yanlışlıkla Mart-Nisan döneminde yapılması.
3. Bu defa
Anayasa tâdil teklifinin;
CHP'nin ilk teklifinde olduğu gibi 3 Kasım 2013 olarak değiştirilerek oylamaya sunulması.
Bizce, doğru olan 3. yoldur. Böylece, hem iyiniyetle
CHP ile anlaşma iradesi ortaya konacak, hem de neticede önemli bir fark husule gelmeyecektir. Buna rağmen
CHP olumlu oy kullanmazsa, kamuoyunda bir defa daha samimiyetsizliği ortaya çıkacaktır.
Bu oylamada
AK Parti ve
MHP, değişiklik teklifini geçirebilmek için adam adama markaj yaparak tedbirini alacak; gene de neticeye ulaşılamazsa gruba uymayan üyelerin ihracı gündeme gelebilecektir.
Artık bu raddeden sonra çekilmek yanlıştır. Gerekli oy çıkarılamaması hâlinde, demokrasi ve halk yararına bir değişiklik
CHP tarafından engellenmiş olacaktır.