Sevgili okuyucular, bir insanın adından daha önemli ne olabilir?.. Düşününüz ki, doğumunda çocuğumuzun kulağına ezanla üfleyerek koyduğumuz ad, bütün hayatı boyunca onun kimliğini belirledikten sonra, ölümünde telkinde kullanılır ve unutuluncaya kadar da bu adla anılır.
Bu kadar önemli bir konunun son zamanlarda toplumumuzda nasıl hafife alındığını görünce kahroluyorum. Samsun Müftüsü'nün bu husustaki tenkitlerini çok haklı buluyorum.
***
Bir kişinin ismi, onun mensup olduğu kültür ve medeniyetin bir nişânesidir.
Çocuğa koyacağımız ad, önce onun ana üst kimliğini, yani '
Müslüman Türk kimliğini' aksettirmelidir. Bu sebeple, bebeğe bir
İslâm, bir de
Türk ismi koymak gibi güzel bir geleneğimiz vardır.
Osmanlı için söylenen '
Osman Ertuğrul oğlusun!..' hitabı, sanki asırların gerisinden bizlere ad koyma konusunda rehber oluyor gibidir.
TÜİK ve
İçişleri Bakanlığı istatistiklerine göre;
Türkiye'de en çok verilen isimler sırasıyla erkeklerde
Mehmet, Mustafa, Ahmet, Ali ve
Hüseyin; kızlarda
Fatma, Ayşe, Emine, Hatice ve
Zeynep'tir. Aziz milletimizin
Peygamber ve
Ehlibeyt sevgisi açıkça anlaşılıyor değil mi?
Efendim, bendeniz komik isimlerden ve soyadlarından muzdaribim.
Türkçe dünyanın en zengin dilidir.
Türkçe'de dünyanın hiçbir diline nasip olmayan bir isim bolluğu vardır.
Birtakım kültür fukarası genç aileler ise, çocuklarına kendi isimlerinin hecelerinden meydana gelme saçma ve mânâsız adlar koyuyorlar. Meselâ;
Bedri ile
Ayten'in çocukları
Beday;
Gürcan ile
Tülay'ın çocukları
Güray oluvermiş.
Bizim halkımız sevdiği hayvanları, bitkileri ve meyveleri bile çocuğuna isim olarak vermiştir.
Politikacılık dönemimde
Gaziantep'in
Türkmen köylerini geziyorum.
Türkmen köylerinde kız çocuklarına
Erik, Kiraz, Elma, Çilek gibi sevdikleri meyve isimleri verirler. Yaşlı bir nineye adını sordum; '
Kiraz' diye cevap verdi. '
Keşke şeftali olsaydı...' diye takılınca, kocaman gövdeme bakıp kızgınlıkla, '
sen çocuğun olursa adını karpuz koyarsın!.." dedi.
***
İnternet sitelerini dolaşırsanız, birçok gülünç isim ve soyadı görürsünüz. Şimdi bunları sıralayıp sütunumu doldurmayayım. Lâkin bazı isim gruplarına sataşmadan geçemeyeceğim:
Tanzimat sonrası saray, melankoli ve mâlihülya kokan isimler:
Bihter, Dilârâ, Dilrübâ, Sûzidil, Behlül, Efruz, Şehber gibi...
Modern
Müslüman grubun kız isimleri:
Tûbâ, Büşrâ, Esra, Kübra gibi... Anamızın, nenemizin
Fatma, Ayşe, Hatice ve
Emine'sine ne olduysa?!...
Türkçüler de kendilerini isimleriyle göstermekten hoşlanıyorlar:
Almıla, Ayça, Asena, Kürşat, Cengiz, Timuçin ve
Kubilay gibi. Amma ve lakin son üç tanesinin
Moğolca olduğunu söylesek keyifleri kaçar mı bilmiyorum.
İdeolojik isimlerin saltanatı azalarak da olsa hâlâ devam ediyor:
Devrim, Evrim, Eylem, Özgür, Olga ve
Volga gibi...
En çok da
Batı'dan aparılmış,
Melisa, Alba, İlayda, Lila, Pamira, Semiramis, Tuana, Atom, Sonat, Utarit gibi isimlere ifrit oluyorum. Bu arada,
Suzan, Deniz, Can gibi her iki taraflı kullanılanlar da var.
Bizim insanımız artık çocuğu olsun ya da olmasın diye isim vermekten de vazgeçmelidir:
Satılmış, Satı, Döndü, Yeter, Yetiş, İmdat, Dursun, Durmuş gibi...
Ayrıca kötü isimler de var:
Yezit, Sanem ve
Senem gibi. İnsan çocuğuna hiç put ismi koyar mı?!...
Bir de çocuğa isim verilirken cinsiyeti belli olmalıdır. Aksi halde, zavallı ömrü boyunca sıkıntı çekip durur. Meselâ;
Muzaffer, İlhan, Bülent, Deniz, İsmet, Hikmet, Yaşar, Süreyya gibi isimler '
bey' midir, '
hanım' mıdır belli olmadıkları için bu durum gülünç karışıklıklara yol açar.
Bu pazar sohbetinde tenkit ettiğim adların sahipleri lûtfen kırılmasınlar. Bana gelince, ben derim ki, çocuklarına isim koyarken de tuhaf, garip ve saçma isimler arayacaklarına,
Mehmet, Mustafa, Ali, Hasan, Hüseyin, Fatma, Ayşe, Emine, Hatice ve
Zeynep'ten şaşmasınlar.
Yüce Allah hepimize isimlerimize lâyık hayırlı ömürler nasip etsin.