Okuyunca bu da Hasan Celâl Bey'in tepkisi demeyiniz. Lâkin bu Sarkozy denilen kişi, Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri'nin 'Mârifetnâmesi'ne göre tipik bir 'hilekâr' fizyonomisi aksettiriyor. Onun o itimat telkin etmeyen suratını görünce, çocukken söylediğimiz bir tekerleme hatırıma geliyor: 'On üç-on dört-on beş, Fransa kalleş...'
Bence, Sarkozy'nin entrikalarıyla Fransız Meclisi'nin kabul ettiği sözümona kanuna kızmak yerine, zavallı Fransızların hâllerine gülmek lâzım. Gözü dönmüş Ermeni diyasporasının bir avuç oyu için, düşünce özgürlüğünü satan ve bir demagogun başkanlığında kendini rezil eden bir millete acımaktan başka ne hissedebilirsiniz?..
Önce, yüz sene önceki bir olayı 'soykırım' olarak ilân edeceksiniz, sonra da kalkıp bunun soykırım olmadığını söyleyeni hapse atacaksınız... İşte, Fransa'daki yarım milyondan fazla, -çoğunluğu vatandaşınız olan- Türk bağırıyor ve bu Ortaçağ yasağını reddediyor; haydi hepsini de tutuklasanıza...
***
Sarkozy'nin
Türkiye ve
Türkler aleyhindeki bu düşmanlığa varan akıl dışı tutumunun sebeplerini tahlil edersek şu sonuçlara varırız:
1. Artık herkesin bildiği ve sokaktaki
Fransız'ın da kabul ettiği gibi,
Sarkozy'nın yaklaşan Başkanlık seçimlerinde
Ermeni Diyasporası'nın oyunu almak istemesi. Yıprandığını çok iyi bilen
Sarkozy, peşine düştüğü marjinal oylarla tekrar seçilmeyi hayâl etmektedir. Ancak, büyük bir ihtimalle bunu başaramayacaktır.
2. Sarkozy'nin,
Türkiye'yi ve
Başbakan Erdoğan'ı kıskanması.
Sarkozy'nin
Fransa Cumhurbaşkanı olduğu dönemde,
Türkiye Başbakanı Erdoğan'ın yıldızı parlamış ve
Erdoğan'ın popülaritesi
Sarkozy'yi fersah fersah geride bırakmıştır. Bu dönemde
Sarkozy başarısız olmuş ve
Fransa da yerinde saymıştır. Gözünü eski sömürgelerine,
Mağrib'e ve
Ortadoğu'ya diken
Sarkozy, daima
Türk Başbakanı'nın gölgesinde kalmıştır.
Libya'da yüzüne bakılmayan
Sarkozy,
Erdoğan'ın nasıl heyecanla karşılandığını hasetle müşahede etmiştir.
3. Sarkozy,
Osmanlı Türkleri tarafından sahip çıkılan ve himaye edilerek
Selânik'e yerleştirilen bir
Yahudi ailesine mensuptur. Belki de aşağılık kompleksinden doğan bir nankörlükle hep
Türkiye aleyhinde olmuştur. İşin açıkçası, kendisi gibi
Yahudi menşeli olan
Merkel ile birlikte,
İsrail'in saldırganlığına karşı çıkan
Türkiye'ye ve
Başbakan Erdoğan'a cephe almışlardır.
***
Türkiye,
Fransa'nın bu tutumuna karşı, dikkatli, ölçülü ve sert bir şekilde tepki göstermelidir.
Başbakan Erdoğan'ın
Fransa'ya karşı uygulanacak olan 8 maddelik
'yaptırım paketi'ni olumlu buluyoruz.
Fransa'ya hatâsını telâfi için açık kapı bırakan bu paketin derhal uygulamaya konulmasını bekliyoruz. Buradaki önemli husus, büyük bir devlet olan
Türkiye'nin, kendisine karşı açıkça husumet gösterilen bir olaya karşı tepkisiz kalmamasıdır.
Başbakan Erdoğan'ın ifade ettiği gibi, bu yaptırım paketinin
Fransa'nın tutumuna göre daha da sertleştirilmesi düşünülmelidir. Ayrıca bu konuda şu tedbirlerin de alınması gereklidir.
Fransa'da yaşayan
Türkler, mahut kanun aleyhinde gerekli yargı mercilerine müracaat etmelidir. Ayrıca,
Türkiye de
AİHM'ye başvurmalıdır.
Fransa'da, âcilen
Türk lobisi oluşturulmalı ve
Fransa'daki
Türklerin organize bir şekilde faaliyette bulunmaları sağlanmalıdır.
Fransa ile aramızdaki her türlü kültürel münasebet kesilmelidir.
Fransa'nın bu düşmanca tutumunun, kendisine hesap etmeyeceği kadar büyük zararlar vereceğini söyleyebiliriz.