Konya'da süt toplama merkezinde bulunan kazanda süt banyosu yaptığı suçlamasıyla 6 gün cezaevinde kaldıktan sonra serbest bırakılan Emre Sayar, iftiraya uğradığını, o hareketleri kendi isteğiyle yapmadığını söyledi.
Peki, kimin isteğiyle oldu? Birileri zorla mı süt banyosu yaptırdı?
Sayar sosyal medya aracılığıyla kendisine hakaret ettiğini tespit ettiği 70 kişiye dava açtı.
Elbette hakareti savunamayız ama 70 kişinin bu süt banyosu skandalından para cezası ödeyecek olması da trajikomik bir durum.
Türkiye'de eleştiri ile hakaret karıştırılıyor. Bazıları hakaret ettiğinin farkında değil! Hayatında hiç dava açmamış biri, şimdi dava açtığı 70 kişiden yüklüce bir tazminat kazanacak.
Bazıları da sosyal medyada bilinçli bir şekilde tepki çeken paylaşımlar yapıp kendisine edilen küfürlerden güzel paralar kazanıyor.
Hakaret davalarının rant kapısına dönüşmesinin önüne geçecek bir yasaya ihtiyaç var.
Tabii hakaret ve küfür edenlerin de yanına kâr kalmamalı.
***
EDS'LERİN YERİ DEĞİŞMELİ
İstanbul'daki Avrasya Tüneli'nin Avrupa Yakası çıkışında transit yola geri geri giren sürücüler, sosyal medyada gündem oldu.
Şimdi birkaç kilometre uzayan kuyrukta bekleyen, kurallara uyanlar enayi, kuyruğa kaynak yapanlar ise kurnaz mı oluyor?
İstanbul gibi birçok büyük şehirde aynı sorun var. Taralı alan yasağına uyan yok! Çözümü basit. Büyük şehirlerde emniyet şeridi ve taralı alan ihlali yapılan yollar, kavşaklar, tünel girişleri belli. Tüm bu yerlere yerleştirilecek EDS'ler maliyetini 10 günde çıkarır. Daha fazla EDS'ye ihtiyaç var.
EDS bizde genelde hız limitini kontrol etmek için kullanılıyor. Ve bazı yollarda EDS sayısı çok fazla.
Sanki tuzak kurulmuş gibi EDS yerleştiriliyor. EDS'lerin kavşaklarda, güvenlik şeritlerinde kullanılması daha faydalı olur.
***
MAGANDA SAYISI ARTIYOR
İstanbul Kadıköy'de yüksek sesle müzik dinleyip çevreye rahatsızlık verdikleri için uyarıda bulunan polise mukavemette bulunan 4 kişi gözaltına alındı. Olaylar sırasında bir polisin eli kırıldı.
Hem gürültü yapıyor hem de polise yumruk atıyor! Bu özgüven nereden geliyor acaba?
Polise mukavemet olmasaydı bu olay haber bile olmayacaktı.
Sonunda memlekette yüksek sesle müzik dinlemenin, gürültü çıkarmanın suç olduğunu bilerek inisiyatif alan polisler çıktı.
Daha önce de yazdım; Beşiktaş Nüzhetiye Caddesi'nde hafta sonu geceleri araçlarıyla sanki konser veriyormuş gibi yüksek sesle müzik dinleyenler, motosikletlerle patinaj çekenler var. Gecenin üçüne, dördüne kadar bu eziyet devam ediyor.
Gürültü çıkaranlarla o çevrede uyumaya çalışanlar arasında kavgalar çıkıyor.
Sonunda biri İtalya'da bir vatandaşın yaptığı gibi okla ya da tabancayla birini vuracak!
Önceki gün Günaydın'ın manşetinde de 'evinde yüksek sesle müzik dinleyen şarkıcı Onur Sevigen'e komşusu çekiçle saldırdı' haberi vardı.
Düğün ve asker konvoyları, driftçiler, havaya ateş açanları da dikkate alırsak İstanbul'da maganda enflasyonu artıyor.
Polisimiz şehir magandalarıyla, kuralsızlıkla mücadeleyi artırmalı.
***
ANTALYA'NIN KARAVAN SORUNU
Antalya'da denize yakın lüks sitelerin arasındaki sokaklara karavanların rastgele park edilmesi yasaklanacakmış.
Bu yasak nasıl uygulanacak merak ediyorum.
Karavan bir araçtır ve park yasağı olmayan her yere park edilir.
Elbette Antalya'da yazları karavan sayısı çok fazlalaştı ve bu da çevreye rahatsızlık veriyor.
Altyapının olmadığı yerlerde aylarca duran karavanlar çevre kirliliğine de neden oluyor.
Otel ve kiralık ev fiyatları yükseldi! Haliyle karavan turizmi çok arttı.
Bu işin çözümü; belediyelerin altyapıyı sağlayıp karavan kampları hizmeti sunması.
Antalya Belediyesi'nin Arapsuyu Mahallesi'nde 6 bin 500 metrekarelik yapımı devam eden karavan kampı açılınca belki sorun çözülür.
***
TARIM İLAÇLARI VE PARKİNSON
Çağın en yaygın dejeneratif beyin hastalıklarından olan Parkinson, genelde 60 yaş üstü kişilerde görülüyor.
Ortalama yaşam süresi uzadıkça Parkinson hasta sayısı da artıyor. Türkiye'de 150 bin dünyada ise 10 milyon Parkinson hastası olduğu tahmin ediliyor. Bu sayının 2030'lu yıllarda 30 milyona ulaşacağı söyleniyor.
Parkinson'un oluşumunda birçok neden var. Bugün bu konuya değinmemin nedeni ise ABD'de Kaliforniya ve Harvard üniversitelerinden araştırmacıların, Parkinson hastalığının gelişiminde rol oynayan ve beyin hücrelerine zarar veren 10 pestisit (tarım ilacı) belirlemesi.
Haberlerde okuyoruz; Rusya ve Avrupa ülkeleri bazen bizim tarım ürünlerini geri yolluyor. Bunun nedeni ise sebze ve meyvelerde limit üstü pestisit tespit edilmesi.
Türkiye'den Avrupa Birliği'ne ihraç edilen ancak kontroller sırasında limit üstü pestisit tespit edilen ürünlere ilişkin iadelerde büyük artış olduğu açıklandı.
Bazı kaynaklara göre 2021'de Türkiye kaynaklı gıda ve yem ürünlerine ilişkin toplam 563 bildirim yayımlandı.
Aslında pestisit kullanımının limitleri konusunda Türkiye ile AB mevzuatıyla arasında belirgin bir uçurum yok.
Ancak birçok çiftçimiz bilinçsiz pestisit kullanıyor. Ucuz olduğu için kaçak ve tarihi geçmiş pestisit kullanımı da önemli bir sorun.
İhraç edilen ürünler geri döndüğünde ekonomimiz zarar ediyor. Eğer bu ürünler iç piyasaya dağıtılıyorsa o zaman da tüketici risk altına girebilir.
Tarım ilacı kullanımında denetim mekanizması geliştirilmeli. Çiftçilerimiz ilaçlama konusunda daha çok bilgilendirilmeli.
Pestisitlere uzun süre maruz kalan insanlarda Parkinson gibi nörolojik rahatsızlıkların yanı sıra kanser de görülüyor.
***
Altyazı
"Büyük umutlarla başlıyoruz, sonra çuvallıyoruz. Hepimiz bir gün büyük sorulara cevap bulamadan öleceğimizi keşfederiz. Hayatımızın gerçeğini farklı biçimlerde yorumlayacak dolambaçlı düşünceler geliştiririz. Aslında, kısa ve hayal kırıklıklarıyla dolu bir hayat yaşar, sonra da ölürüz.'' (Trainspotting)