Stand-up işte ne var ki? Çıkıyorsun, konuşuyorsun, insanlar gülüyor, bitti gitti... Eğer böyle düşünüyorsanız, (çoğu insan için bunlar iş bile değil, ne acayip) çok yanılıyorsunuz. Stand-up, bence sahne sanatlarının en zorlarından biri. Müthiş bir yetenek gerektiriyor. Mesela; iyi metin yazma, gözlem ve analiz yeteneği, durumları-cümleleri-diyalogları araklama yeteneği, ezber yeteneği ve tabii ki dinlenilesi ve akıcı bir konuşma yeteneği...
Hepsini bir arada bulunduracak, bir de sinirlerine sahip olmayı becerip üstüne sempatik olacaksın. Vay anam vay! Seyirci ile aranda hiçbir şey yok yani. Benim radyo programcısı-DJ kankam, kardeşim, komşum, yol arkadaşım Yasemin (Şefik), geçtiğimiz çarşamba akşamı İstanbul Komedi Festivali kapsamında ilk standup gösterisini BKM Mutfak'ta yaptı.
YILMAZ'I SORGUYA ÇEKTİM
Tabii o dakikalar gelene kadar, bizim Rumelihisarı kızlarında müthiş bir panik! (Biz yıllardır altı-yedi kadın Rumelihisarı'nda komşuculuk oynuyoruz. Pijamalarla evden eve gitmeler, yemek pişirip toplu yemeler, tabii ki erkekleri büyük gömmeler... Kardeş gibiyiz yani.) Acaba nasıl olacak, Yasemin ne anlatacak, yemeğini yedi mi, bi' şey lazım mı, eline üç-beş espri sıkıştırsak mı diye diye hepimiz sapıttık. Ben en son kendimi Yılmaz Erdoğan'ı Bebek'te bir kafede sıkıştırmış sorguya çekerken buldum: Yılmaz, stand-up'larına nasıl hazırlanıyorsun? O kısmı da Yılmaz'ın şovundan sonra yazacağım.
Ve çarşamba akşamı, Mutfak'ta bütün biletleri satılmıştı Yasemin'in... Stand-up hayatına harika bir başlangıç yaptı. Ayakta alkışlandı. (Bizim kızlar bir ağla bir ağla, anne olamadık ya, bunlar hep ondan.) Şimdiyse sırada, pazar akşamı Uniq İstanbul'da Yılmaz Erdoğan'ı izlemek var. Biliyorum derbi maçı var ama ben Yılmaz'a gidiyorum. Onu da salı anlatırım. Komedi Festivali'ni kaçırmayın, son üç gün. Bilgi için Biletix'e bakabilirsiniz.