Sadece jandarma, polis, dedektifler, savcılar ve hakimler değil, hepimiz yani tüm Türkiye, aylarca Narin'in katilini aradık. Bu sayede hepimiz gönülsüzce kriminal uzman olduk. Gelin görün ki, aynı hassasiyeti; ne o aile ne de o köy halkı gösterdi. İsmini daha ilk günden "Üç Maymun Köyü" koyduğum o yörenin insanlarına bu utanç ömür boyu yeter.
Ben sadece hukuk organlarını değil vicdanımızı da bu kadar uzun süre meşgul eden başka bir dava görmedim.
Peki ya sonuç? Kocaman bir kara delik, uçsuz bucaksız bir karanlık, yekpare bir ketumluk...
"Poliste öyle yöntemler var ki, anadan doğma dilsizi bile bülbül gibi şakıtır" derlerdi eskiden. "Olur böyle vakalar, Türk Polisi yakalar, götürürler merkeze..." diye başlayan bir tekerleme ile büyüdü bizim nesil. Hele sağ-sol çatışması yüzünden her gün 8-10 gencin öldürüldüğü 70'li 80'li yıllarda polisin "öttürme" yöntemleri üzerine yazılan şehir efsanelerinin haddi hesabı yoktu.
Anladım ki hepsi tarih olmuş. Ne mutlu ki; değişen, gelişen Türkiye'de hukuktan başka her yöntem geçerliliğini yitirmiş.
Narin soruşturması gösterdi ki, bundan sonra Türk polisinin, jandarmasının sorgulama yöntemleri üzerine artık kimse spekülasyon yapamaz.
Bu davada bir tek aklanan çıktı:
Emniyet teşkilatımız.
Yaşasın hayal gücü!
Geçen hafta sonu kızımla birlikte Hayalperest Kaşifler adlı çocuk oyununa gittik. İyi ki de gitmişiz. Baba-kız evimize ceplerimizde pek çok faydalı mesaj ile döndük.
Malum, keşifler ve icatlar hep hayal kurabilen insanların elinden çıkmıştır ve insan hayal ettiği sürece yaşar. Gelin görün ki, çağımızın dijital kuşatmasına esir düşen çocuklarımız bu zinciri bir türlü kıramıyorlar. Başkalarının kurduğu hayallerin, yani ellerindeki aletlere yüklenen sözde düşlerin ve hedeflerin peşinden tembel tembel yürüyorlar. Bu nedenle oyunu hem çocuklara hem de ebeveynlere şiddetle tavsiye ediyorum.
Oyun bitiminde kızımdan gösteri ile ilgili yorum aldım. Ana fikri hemen kaptığı yetmezmiş gibi oyun yazarına bir de tavsiyede bulunmasın mı? "Keşke oyunun sonunda o çocuklar da Hayalci Dede'ye en büyük hayalini sorsalardı..." Armut dibine mi düştü ne?
T harfinin sırrı
Alman ligi Bundesliga'da Bayern Münih ile Leipzig arasındaki maçı izlerken gözüm tribündeki "canlı" reklam panosuna takılıp durdu. Bayern'in kadim sponsorlarından Alman GSM firması T-Mobil'in logosu, tamamen beyaz giyinmiş ve yerlerinden asla kıpırdamayan bir grup seyirci tarafından temsil ediliyordu. Kamera o açıya geldiğinde insanın gözü ister istemez tribündeki T harfi şeklindeki o beyaz lekeye takılıyordu.
Üşenmeyip araştırdım. Meğer bu, Bayern Münih ile T-Mobile arasındaki bir reklam anlaşmasının gereğiymiş. Bayern Münih kulübü Allianz Arena'da sponsoruna çok özel bir bölümü anlaşma boyunca rezerve etmiş.
Sponsorun görevlendirdiği kişiler maç boyunca beyaz bir kıyafet altında hiç ayağa kalkmadan maç izliyor. Böylelikle maç oynanırken ekran başındakiler kendilerini bir "canlı" reklamın içinde buluyor.
Bakarsınız bu çok etkili reklam yöntemi bizim tribünlerde de uygulanır.
Şeref kürsüsü
İspanya'nın açtığı ihalede HÜRJET; Boeing T-7 Red Hawk, KAI T-50 ve Leonardo M-346'yı eleyerek İspanya'nın yeni eğitim uçağı oldu.
Zap'tiye
Simpsonlar'da baba Homer'i arkasındaki duvarda Türk bayrağı, elinde sazla Ölürüm Türkiyem'i söylerken gördüm. Kesinlikle vardır bir bildiği...
AZZZ SONRA!..
Yarın yazı günüm olmamasına rağmen Yılın Lafları, Gafları ve Safları ile burada fazla mesaide olacağım. Salı günü de panaromamızın ikinci bölümü yine bu sütunlarda olacak. Buralarda bir yerlerde buluşalım...