Türkiye'nin en iyi haber sitesi
YÜKSEL AYTUĞ

Vatanı nasıl kurtardım?

Bugün Kıbrıs Barış Harekatı'nın 50'nci yıldönümü. Ben de yaşam öykümü anlatan otobiyografi kitabım Hayatım Roman'dan o günlerle ilgili bir kesiti aktararak, şanlı ordumuzu selamlamak istedim.
Ortaokulda okuduğum 1974 yazının hayatımda önemli bir yeri vardır. Ailemden edindiğim vatanseverlik duygularımın zirve yaptığı yıldı 1974... Silivri'de sezonluk kiraladığımız Yuvam Sitesi'ndeki yazlık evdeydik. Sahilde denize girerken bile kulaklarımıza el radyolarını dayıyorduk. Nihayet "Ayşe tatile çıkmıştı..." Şanlı Türk ordusunun paraşütçü birlikleri, barışa atılan karanfiller gibi Beşparmak Dağları'na yağıyordu. Girne'ye kapak indiren her çıkartma gemisi görüntüsünü ekran başında sanki milli maçta gol atmışız gibi tezahüratlarla karşılıyorduk.




KARARTMA GECELERİ
Bir gün sonra karartma emri verildi. Karartmanın ne olduğunu Bursa Işıklar Askeri Lisesi mezunu babamdan öğrendim. Gece ışıklar yakılmayacak, arabaların farlarına kaplama kağıdı yapıştırılacak, evin içinde tek lamba yakılacak ama perdeler sıkı sıkı kapatılacaktı. Aksi halde Yunan uçakları İstanbul'un yerini şıp diye bulur, tepemize bomba yağdırırlarmış... Ama bizim sitede önlemler sanki biraz savsaklanıyor gibiydi. Sokak lambaları hâlâ ışıl ışıl yanıyordu mesela...
11 yaşındaki bir çocuk, savaş gerçeğini ne kadar idrak edebilirdi ki? O zaman için bundan daha güzel bir macera olabilir miydi? Hemen defterimin kapağından söktüğüm bir kap kağıdını bisikletimin dinamo ile çalışan farına yapıştırıp, yola çıktım. "İyi ki bu önlemi aldım" diye düşünüyordum içimden, "Yoksa Yunan uçakları bizi hemen tanırdı..."




GECE KARTALLARI
Amacım, kendimce bir milis kuvveti oluşturmaktı. Sitede bisikleti olan 11 arkadaşımı tek tek metruk bir inşaatın önünde topladım. Burası karargahımız olacaktı. İlk toplantıya bisikletinin farını kap kağıdıyla kapatmadan gelenleri fırçalamakla başladım. Bu harekata bir şekilde katkı sağlamamız gerekiyordu. Askerlerimiz orada göğüs göğse çarpışırken biz burada ellerimizi kavuşturup oturamazdık. Üstelik Serdar ağabeyim de o sırada silah altındaydı ve Yunan sınırında tatbikatta oldukları haberini almıştık. O, asker dönüşü kahramanlık hikayelerini anlatırken, benim de ona anlatacak bir şeylerim olmalıydı.
11 kişilik bisikletli özel birliğimize "Gece Kartalları" adını o gece oy birliğiyle verdik. Ama silahsız özel birlik olamazdı. Yarın sabah ilk işimiz, ilerideki korudan dal kesip, sürekli bizim bisikletleri hayrına tamir eden ağabeyimiz Eşek Hamdi'den alacağımız iç lastiklerle sapan yapmaktı. Eşek Hamdi ağabeyimiz, çoktan istihkam kademe albayımız olmuştu ama o akşam için bundan haberi yoktu. Geceyi heyecandan uykusuz geçirdim. Ertesi gün lojistik operasyon başarıyla gerçekleştirilmiş, elimizde gıcır gıcır sapanlarla atış talimi yapıyorduk. Gece olunca baktım ki bizim sitenin sokak ışıkları yine şıkır şıkır yanmakta. Emrimle benim özel tim ateşe başladı. Nereden baksanız 15 sokak lambası "etkisiz hale" getirildi. Ertesi gün sosyal tesislerin orada alkışlarla karşılandık. Kimimiz babamızdan fena fırça yemişti ama çoğunluk bu harekattan hoşnuttu. Hatta ışıkları kapatmayı akıl edemeyen Elektrik İdaresi yetkililerinin istifasını isteyenler bile oldu.

ADSIZ KAHRAMANLAR (!)
Ne yazık ki, Kıbrıs Barış Harekatı sırasında ve sonrasında bizim kahramanlığımız hiçbir gazeteye ya da haber bültenine konu olmadı. Oysa o gece Yuvam Sitesi'ni başarıyla savunmasak, halimiz haraptı. Muhtemelen, havalanan Yunan jetleri biz sokak ışıklarını imha ettiğimiz için Silivri'yi ve az ötesindeki İstanbul'u bulamayıp, bombalarını bırakamadan geri dönmüşlerdi... (!)




Zap'tiye
Almanya'da trafiğin kilitlendiğini gören sürücüler yolun iki yanına çekilerek ortada acil müdahale araçları için açık şerit bırakır. Yol yapmakta Almanya'ya yetiştik. Peki ya kullanmakta?..

Gaf kürsüsü
"Borç yüzünden kapatılan elektriği açmak için ikinci kez yaşlı çiftin evine gittik. 'Geçen sefer zile bastık evde yoktunuz' deyince yaşlı amca 'Hay sizi memur yapanın...' diye kalayı bastı. Zil elektrikle çalışıyormuş." (TEDAŞ görevlisinin paylaşımı)

Ne demiş?
Kadim okurumuz Ali Aktulga bu kez de La Pasion Turca dizisinde geçen cümleyi not almış: ""Gözyaşı, ruhun kanamasıdır."

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA