Evet, Altın Portakal'ın son yıllarda kasaba panayırlarından bir farkı kalmamıştı. Toplumu zehirleyen, terör örgütlerinin borazanlığına soyunan propaganda filmleri, sözde "sanat yapıyoruz" diye çekilen, kimsenin bir şey anlamadığı karanlık, anlamsız devinimlerle dolu, yönetmenlerin sadece kendilerini tatmin ettiği yapımlar Antalya'da "görücüye" çıkıyordu.
Siz benim "panayır" dediğime bakmayın. Panayırlar hiç olmazsa "halk eğlensin" diye yapılır. Altın Portakal'ın ise yıllardır vatandaşla ilişkisi kesilmişti. Adeta körlerle sağırların birbirini ağırladığı "kapalı devre" bir sakillik sürüp gidiyordu.
Sonunda devlet bu rezalete nokta koydu. Terör örgütü FETÖ'yü destekler nitelikte olduğu belirtilen Kanun Hükmünde adlı belgeselin ikinci kez yarışmaya dahil edilmesi karşısında Kültür ve Turizm Bakanlığı ve ardından da Gençlik ve Spor Bakanlığı yarışmadan desteğini çekti. Tepkiler üzerine organizasyon komitesi, belgeseli bir kez daha yarışmadan çıkarttı. Derken jüri başkanı Demet Akbağ istifa etti ve sonunda beklenen oldu. 60. Altın Portakal iptal edildi... Böylece belgeselin sahiplerinin ödül töreninde yapacakları muhtemel propaganda konuşmasının da önüne geçilmiş oldu.
Hükümetin bu konudaki kararlı tutumunu en başından beri destekledim, destekliyorum. Zira bu "panayır" çoktan beri yoldan çıkmıştı. Görünen o ki, Altın Portakal'ın kuralları, statüsü, organizasyon şekli "sadece kültür ve sanata hizmet edecek" şekilde değiştirilmek zorunda. Bir de bu uluslararası organizasyonun bir an önce "belediye etkinliği" olmaktan çıkarılması gerekiyor.
Bu arada o belgesele sahip çıkan, dört elle sarılan, ölümüne savunanların çocuklarını zamanında hangi FETÖ okullarında okuttuğu da araştırılmalı. Zira Antalya'nın yerel basını bu tür iddialarla dolup, taşıyor...
Futbola hücum süresi gelsin
"Bu zamanda deplasman dezavantajı mı kaldı? En uzak yer uçakla 4 saat. Taraftar da dilediği kente gidebiliyor. Kupalarda uygulanan 'Gol eşitliği halinde deplasmanda atılan gol, 2 sayılır' kuralı acilen kaldırılmalı" diye yazmıştım. Bir yıla kalmadan FIFA bu saçma kuralı kaldırdı.
Şimdi bir başka önerim var:
Futbol izlemek artık insanlara keyif vermiyor. Futbolun çağa ayak uydurup acilen hızlanması ve maçlardaki gol sayısının artması gerekiyor. Naçizane önerilerim şunlar:
Futbola da basketboldaki gibi "hücum süresi" getirilsin. Hücum eden takım 90 saniye içinde herhangi bir sonuca ulaşamazsa top rakibine geçsin. Takımlar rakip sahadan kendi sahasına pas yapamasınlar. Bu gerçekleştiği taktirde yapan aleyhine serbest atış verilsin. Kısa korner atışı getirilsin. Top, savunma yapan takım tarafından kaleye yakın yerden kornere çıkartılmışsa, rakip, ceza sahası çizgisi ile avut çizgisinin kesiştiği yerden "kısa korner atışı" kullansın. Taçlar ayakla atılsın. Bir pozisyonun ofsayt olabilmesi için rakip oyuncuların aynı çizgi üzerindeki kesitlerinde vücutlarının hiçbir bölümünün birbiriyle kesişmemesi kuralı getirilsin.
Bir bakmışsınız, yeni sezonda bu kurallar uygulamaya konulmuş, beni de FIFA Başkanı yapmışlar...
Geç bile kaldın Malakan
Hülya Avşar yine yaptı yapacağını. Herkesi ters köşeye yatırıp adından söz ettirmeyi başardı.
Hülya Avşar'ın seslendirdiği türküyü defalarca dinledim. Bana göre bugüne kadar ortaya koyduğu en iyi ses performansı olmuş. Türkü adeta onun genlerine tutunmuş. Bilirsiniz, mensup olduğu aşirette ona "sarı saçlı kız" anlamına gelen "Malakan Curri" derlermiş. Anadolu'nun suyuyla, güneşiyle büyümüş, ne olacaktı ki zaten?
Şimdi Hülya'ya bir görev düşüyor. Halk müziğini bilen bir ekip kuracak. O ekip Hülya'nın aşiretinin Anadolu'daki ayak izini sürecek. O kültürün bilinmeyen türkülerini, arkeolog titizliğiyle gün ışığına çıkartacak. Hülya da o türkü albümüyle karakterini şekillendiren, mayalayan atalarına vefa borcunu ödeyecek.
Gaf kürsüsü
Köşemizin en aktif okurlarından Muharrem Akduman bombayı patlatmış: "NTV'de az önce yayın akışı verildi, şöyle: 22.55-23.00 Gökhan Abur ile Hava Durumu... İnanılır gibi değil. Yahu adam öbür tarafta???"
Zap'tiye
Azerbaycan 30 yıllık Karabağ işgali için Ermenistan'dan 100 milyar dolar tazminat istemiş. Biz Yunan'dan, İngiliz'den, Fransız'dan, İtalyan'dan, Rus'tan aynı parayı almış olsak şimdi dünyanın en zengin ekonomisiydik.
Ne demiş?
"Denizsiz gemi yürüten ecdadın, pilotsuz uçak uçuran torunu." (Sosyal medyada Selçuk Bayraktar'ın fotoğrafının altına yazılan yorum)