Atv'nin yeni dizisi Üvey Anne ekranlarda duygu sağanağı yarattı. Annesini yitiren kardeşlerden en küçüğü olan 5 yaşındaki Ömer'in sözleri ve onu canlandıran Emir Kaan Özkan'ın muhteşem performansı, gözyaşlarına dönüşüp memleketin nem oranını arttırdı. Hele "Biz artık hiç gülmeyecek miyiz?" diye bir soruşu vardı ki, aman aman...
Üvey Anne bir "yaz dizisi" olmaktan çok fazlası. Muhtemelen yeni sezonda da devam eder. Öncelikle yönetmeninden söz etmeliyim. Yasemin Türkmenli uzun süredir yakından takip ettiğim çok başarılı bir isim. Bu tür dramlardaki sahnelere ruh katmayı çok iyi beceriyor. Yine müthiş bir reji ortaya koydu.
Acılı babayı oynayan Kutsi'yi de çok beğendim. Zaten "doğal oyuncu" denilince aklıma gelen birkaç aktörden biri. Abartmadan, basit oynayınca duyguyu ekrandan evlerimize taşıyıveriyor. Bir de anneanneyi oynayan Ayşen İnci'den söz etmeliyim. Yıllardır tiyatronun tozuyla beslenmenin bir oyuncuyu nasıl tecrübenin ötesinde bir olgunluğa taşıdığının canlı örneği. Ayrıca, harika bir seçim olarak değerlendirdiğim Cem Adrian'ın "Yana Yana" şarkısı dramatik sahnelerin fonuna kürek kürek duygu taşıyınca; ortaya kanırtmadan, abartmadan, duygu simsarlığı yapmadan usul usul anne acısını anlatan bir yapım çıktı.
Konaktaki "Besleme" karakteri ise canımı acıttı. "Besleme", "Yanaşma" ya da "Kapatma"nın ne kadar çirkin nitelemeler olduğunu bana yeniden hatırlattı. Bunlar, "kadınlığın" ötesinde, "insanlığı" ayaklar altına alan ve artık tarih olması gereken sıfatlar. Keşke hiç aklımıza gelmese...
Şurup gibi grup
Letonya'dan sonra Galler'i de devirdik. Zaten bu şurup gibi gruptan çıkamazsak yuh olsun bize. Grupta Ay-yıldızlı ekibimize kafa tutacak tek takım Hırvatistan, o kadar...
Bana göre Kuntz'un da artık son kullanım tarihi doldu. Çünkü "santrforsuz" oynayacak bir takım düzeni kurmakta bir türlü başarılı olamıyor. Her takımda yabancı santrafor oynadığı için Milli Takım'da santrafor konusunda kısırlık var. Bu vasfa sahip iki oyuncu birden sakatlanınca Kuntz'un da eli kolu bağlanıyor. Oysa dünya futbolunda klasik "striker" santraforun yoksa alternatif taktikler uygulamak zorundasın. İşte bu konuda Kuntz'un yaratıcılığı sınırlı kalıyor.
Bir de bu takımın tek eksiği, mental hazırlık. Gençlerimiz çok yetenekli ama onları psikolojik olarak maça hazırlayacak bir lidere ihtiyaç duyuyorlar. Bana göre bu ruhu takıma kazandıracak tek isim Fatih Terim. Şu andaki kadro tam da ona göre. Keşke yeniden Milli Takım'ın başına geçse... Hayalim, Arda'nın Fatih Terim yönetiminde oynaması. Bakın o zaman ortaya nasıl göz kamaştırıcı bir tablo çıkacak...
Bu arada Samsun seyircisinin de hakkını verelim. Samsun gibi ruhunda her daim mücadele ateşi yanan bu şehir, daha fazla milli maçı hak ediyor.
Kahramanmaraş'ta güne bakanlar
Atv Haber'de cumartesi sabahı müthiş bir haber izledim. Kahramanmaraş'taki Azerbaycan Bulvarı üzerinde yer alan kuruyemişçi dükkanı depremde yerle bir olmuştu. Ama aylar sonra molozların arasından, çekirdekleri tohuma dönüşen ayçiçeklerinin baş verdiği görüldü.
Burası şimdilerde depremzedeler için bir rehabilitasyon merkezine dönüşmüş durumda. Depremzedeler oraya gidip, Allah'ın mucizelerine, doğanın kendini nasıl onardığına şahit olup ileriye daha bir umutla bakıyorlar.
Boşuna onlara "günebakan" dememişler. Düne değil, güne bakmanın en önemli erdem olduğunu anlatmak için...
Gaf'let kürsüsü
CHP'nin danışmanı Jeremy Rifkin, telekonferansla sadece 26 dakika konuşup 6 aylık maaş aldı. Bu bile son seçimde nasıl bir badire atlattığımızı izah etmeye yetiyor.
Zap'tiye
İspanya'da eski rahip "Bana oy vermezseniz tüm günahlarınızı açıklarım" deyince büyük farkla belediye başkanı seçildi. 2002 yılından beri de görev başında.
Ne demiş?
"Bütün politikacıları Uluslararası Uzay İstasyonu'na getirmek isterdim. Böylece ortak çalışmanın nasıl mucizeler yarattığını görürlerdi." (Discovery Science'daki Gizli Uzay Maceraları belgeselinde aylarca ABD'li meslektaşlarıyla istasyonda çalışan Rus kozmonotun sözleri)