Değerli meslektaşım ve mesai arkadaşım İsa Tatlıcan'ın Sabah gazetesinde kaleme aldığı yazı dizisini okudunuz mu? Eğer okumadıysanız, çok şey kaybetmişsiniz demektir. İsa Tatlıcan, dün son bölümü yayınlanan 4 günlük yazı dizisinde Türk siyasetine en büyük zararları veren, ülkemizi her seferinde onlarca yıl geriye götüren, ekonomik ve siyasi kaos ortamlarının membaı olan "koalisyonların tarihçesini" anlattı. Otel odalarında yapılan kirli milletvekili pazarlıkları, kendini adeta parayla satışa çıkaran "tarifeli" siyasetçiler, ideoloji ve hedef olarak birbirlerine taban tabana zıt partilerin sırf koltuk paylaşmak için riyakarca bir araya gelmeleri ve ardından da ilk krizde saç saça baş başa kavga ederek ülkeyi karanlıklara sürüklemeleri, her yıl seçim yaptırarak siyasi düzeni laçka edip ekonomik istikrarsızlığı ülkenin makus talihi haline getirmeleri...
Bu yazı dizisini kaçırdıysanız, gazetemizin internet sitesi üzerinden mutlaka okuyun. Sadece okumakta yetinmeyin. 14 Mayıs'ta ilk kez sandık başına gidecek gençlere de okutun. Okutun ki, zifiri karanlıkta önlerine çıkacak uçurumdan haberdar olsunlar...
En acı yoklama
Haberi önce TRT Haber'de izledim. Ertesi gün de yukarıdaki başlıkla Akşam gazetesinin manşetindeydi. Kahramanmaraş'ta bir özel eğitim kurumunda öğretmenlik yapan Metin Acıpayan 117 öğrencisinden 92'sini depremde kaybetmişti. Kendini, 92 evladı birden ölmüş bir baba gibi hissettiğini söyleyen Metin öğretmen, morgda 22 öğrencisinin kimliğinin belirlenmesine yardımcı olurken, "Gönlüm, evlatlarımın kimsesizler mezarlığında defnedilmesine razı olmadı" diyordu.
Metin öğretmenin son derece zeki ve yetenekli 12 yaşında bir kız öğrencisi varmış. Bir gün "Ben ölüm şiiri yazmak istiyorum öğretmenim" demiş. Metin öğretmen de "Bizim bir ölüm şairimiz var biliyor musun? Cahit Sıtkı Tarancı" diye cevap vermiş. Şimdilerde "Ölüm şiiri yazamadı, bizzat ölümün kendisini tattı" diye ağıt yakıyor öğrencisinin ardından Metin öğretmen... Kim bilir daha ne acıklı öyküler çıkacak o enkazların altından. Peki hepsini dinlemeye yüreklerimiz dayanacak mı?
İşte umudun fotoğrafı
Ne konuşması, ne gülmesi, ne de mükemmel zekası... Bana göre insanoğlunu diğer canlılardan ayıran en etkileyici özelliği; her duruma, her şarta kısa sürede uyum sağlayabilmesi. Zaten öyle olmasa binlerce yıldır bu vahşi dünyada hayatını devam ettirebilir miydi?
Bu fotoğrafa "Umudun Fotoğrafı" adını verdim. Deprem bölgesinde çekilmiş. Dağıtılan AFAD çadırının önüne kurulmuş bir masa ve etrafında sandalyeler... Ortada "her şeye rağmen" bir çiçek... Belli ki o sandalyelere biraz sonra oturacak olanlar her şeylerini enkaz altında bırakmış. Umutlarından gayrı... Hava yine güneşli, gökyüzü yine mavi... Belli ki nasipte daha alınacak nefesler var.
Nefes varsa, gökyüzü görünüyorsa, hele ki masada bir de çiçek varsa, hayat devam ediyor demektir. Yaşayın siz...
Gaf'let kürsüsü
Sabah.com.tr'den bir arşiv çalışması: CHP'li Beylikdüzü Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu: "İstanbul'un deprem sorunu 5 yılda çözülür." (20 Mart 2019) İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu: "İstanbul'un deprem sorununu çözmek için bize 100 yıl lazım." (9 Şubat 2023)
Zap'tiye
Millet İttifakı'na oy verecekler arasında altı genel başkanın isimlerini ve partilerini bir çırpıda sayabilecek kaç kişi var?
Ne demiş?
"Aboubakar... Ama yakaladığı zaman bakmaz, atar..." (BeIN Sports spikeri Özkan Öztürk'ten Beşiktaş'ın yıldızı için bir güzelleme)