Bir kaç yıl önce "Yerli otomobil üreteceklermiş... Pöh... Hani fabrika nerede?" diyen muhalefet liderinin tabii ki kendisine bir yüz bulup da fabrika açılışına gelmesini kimse beklemiyordu. Ama hiç olmazsa insan bir tebrik mesajı yayınlar. Günlerdir ülkücülük nutukları atıp da Türkiye'nin milli projesine sırt çevirmek de nedir?
Yahu bir gün olsun bütün siyasi hırslarınızdan, kibir ve kıskançlığınızdan arınıp da şu milli heyecanı, coşkuyu o özel günde, Cumhuriyetimizin 99'uncu yıldönümünde sırtınıza geçirip, Gemlik'e gelebilseniz, boncuklarınız mı dökülürdü? Emin olun alkış alır hatta gönül bile çelerdiniz. Nitekim İYİ Parti için durum böyle oldu. Ama nerede sizde o kapasite, o vizyon, o samimiyet?.. İnanın, bunların hepsi sandıkta tezahür edecek milli hafızaya kaydediliyor. "Biz nerede yanlış yaptık?" diye düşüneceğiniz günlerde aklınıza önce bunlar gelsin...
Bir de sosyal medyada TOGG'u kötülemek, aşağılamak, sözde alay etmek isterken aslında kendileri gülünç duruma düşen sahte klavye kahramanları vardı. Örneğin, biri şöyle yazmıştı:
"Gomonistleri üzecek TOGG'un muhteşem 3 özelliği:
1- Besmelesiz çalışmıyormuş. 2- Koltuğa oturunca alkol testi yapıyormuş. Pozitif çıkarsa direksiyonu kilitliyormuş. 3- Ezan okununca da en yakın caminin önüne sağa çekiyormuş."
Ne komik (!) değil mi? Bir milli projeyle dalga geçmek isterken milli ve manevi değerleri ayaklar altına aldığını fark etmemek için insanın gözüne ve gönlüne katarakt inmesi gerekir. Haydi o cahil diyelim. Peki bu mesajı kendi hesabından retweet eden yani aynen paylaşan muhalif ünlüler tayfasına ne diyeceğiz?
Kendi hasedinde boğulmak bu olsa gerek...
Cezayir'den ters köşe
Atv'nin yeni fenomen dizisi Ben Bu Cihan'a Sığmazam'ın son bölümünü izleyenler, cümleten ters köşeye yattılar.
Cezayir'in baldızı Süheyla bir yasak ilişki yaşıyordu. Hem de Cezayir'in en güvendiği adamlarından Orhan ile. Aslında evli ve çocuklu olan Orhan'ın amacı Süheyla'yı kullanarak aileye daha yakın olmak ve gizli bilgileri sızdırmaktı. Olayın ortaya çıkmasıyla hem Cezayir hem de Leyla büyük bir şok yaşadılar. Ortada kalan Süheyla, aile dostları Kurban'ın çiftlik evine sığınmaya karar verdi. Ancak Leyla ve Cezayir, onu çiftlikte bekliyorlardı. Leyla önce ablasından onur kırıcı bir fırça yedi.
Sonra söz sırası Cezayir'e geldi. Herkes astığı astık, kestiği kestik, sert, acımasız bir karakter olan Cezayir'in Süheyla'yı ezip, kalemini kıracağını sanıyordu. Ancak tam tersi oldu. Cezayir, çaresiz kadına bir baba şefkatiyle yaklaştı, onu bağrına bastı. Süheyla'ya yaptığı müthiş konuşma ise hata işleyenlerin hayata yeniden tutunmaları adına bir manifesto niteliğindeydi.
Bu arada dizide her hafta bir kitabın, yazarın ya da felsefecinin tanıtılıyor olmasını son derece değerli bulduğumu söylemeliyim. Bir mafya dizisinde alttan alta kültür sanat mesajları verilmesi önemli. Tıpkı din adamlarının tebliğde bulunmak için barlara gitmesi gibi...
Bravo Yargıtay'a...
Haberlerde rastladığım "Hırsız, kapı önünde bırakılan ayakkabıları çaldı" haberlerini izlerken "Oh olmuş" diyordum içten içe. Çünkü kapı önüne dizi dizi bırakılan ayakkabıların oluşturduğu görüntü ve koku kirliliğinden büyük rahatsızlık duyuyordum.
Konu, sonunda bir dava ile Yargıtay'a taşındı. Komşulardan biri, apartman sakinlerinin kapı önlerine bıraktıkları ayakkabılar ve ayakkabı dolapları için onlara dava açmıştı. Yargıtay, ortak kullanım alanı olan bu bölgelerin özel kullanıma kapalı olduğuna hükmederek, davacı lehinde karar verdi.
Benim de içimden bu kararı için Yargıtay'a kocaman bir alkış koptu.
Gaf kürsüsü
Atv'nin Milyoner yarışmasındaki genç, müzik sorusuyla ilgili fikir yürütürken "Alaturka, genellikle lavabo için kullanılır" deyince, sunucu Kenan İmirzalıoğlu'nu büyük hayal kırıklığına uğrattı.
Zap'tiye
Memlekette bu kadar mesele varken tutup da "Tayt" konusunu tartışanlara "Hayt" diye girişesim var!
Ne demiş?
Alo 174 Gıda Hattı'nı arayan bekar genç, yardım istemiş: "Pilavım hep lapa oluyor. Tarif verebilir misiniz?"