Yok, hayır, başlıkta herhangi bir yazım hatası bulunmuyor. Bu kez sözünü edeceğim "kıssa" değil, "kısa" bir yaşam hikayesi...
Bir haber bazen bir ailenin hayatını değiştirir. Sadece o ailenin mi, izleyen pek çok kişinin hayata bakış açısına etki eder. Bunlardan biri de her zaman insana dokunan haberler yaptığı için bu köşeden övgü ve alkış alan Atv'nin Hafta Sonu Kahvaltı Haberleri'nden geldi.
Boyları bir metreyi biraz geçen Pınar ve Bilal Yılmaz çifti daha bir hafta önce evlenmişlerdi. Ancak yerleştikleri evde yaşamak için iki kat fazla enerji ve çabaya ihtiyaçları vardı.
Şimdi bir düşünün: Eve geldiğinizde ceketinizi portmantonun askısına asamıyorsunuz. Ellerinizi yıkamak için lavabonun musluğuna, bardak almak için mutfağın dolabına erişemiyorsunuz. Can kurtarıcınız tabure olmuş. Evin her köşesinde tabureler var. Onlar olmasa aç kalmanız bile mümkün...
Öncelikle muhabir Canan Marangoz ve kameraman Gökhan Aktaş'ı bu şahane "farkındalık ve empati" haberi için yürekten kutluyorum. İkinci alkışım ise haber sonrası yaptığı enfes yorumla pastanın üzerine çilek konduran değerli dostum İbrahim Sadri'ye... Bakın o haberi birkaç cümle ile nasıl bir toplumsal kampanyaya dönüştürdü:
"Biliyorsunuz, televizyonlarda ev yenileme programları var. Ya da bir müteahhitlik firması veya bir belediye, Pınar ile Bilal'in evlerini onlara göre düzenlese, giderken de şöyle güllü lokum yahut çamaşır makinesi götürse, biz de koşa koşa gidip o haberi yapsak, yani hepimiz bir işe yarasak nasıl olur? Haydi inşallah..."
Eminim, bu samimi çağrı karşılıksız kalmayacaktır.
Peki ya özel okullar?
Okullar açılırken haber bültenlerinde, gazete sütunlarında "Okul çantası kaça doluyor?" haberlerini izliyoruz. Devlet okulunda okuyan bir ilkokul öğrencisinin çanta ve kırtasiye ihtiyaçları 750 ile 1500 TL arasında değişiyor. Üç takım forma ve eşofman ile beraber okula başlama eşiği 1800 ile 3500 TL bandına yükseliyor. Buna ayakkabı, spor malzemeleri, yemek ve servis ücretini de ekleyince ortaya kabus gibi bir fatura çıkıyor.
Ama her nedense bültenlerde ve manşetlerde özel okulların aile bütçelerine getirdiği yıkımdan pek söz edilmiyor. Belli ki "Parası olup da çocuğunu özel okula gönderen, o kadarına da katlanır" görüşü hakim. Ancak unutulmamalı ki, çocuğu özel okulda iyi bir eğitim alsın diye bankadan kredi çekenler, sağdan soldan borç alıp parasını denkleştirenler, üç ayrı işte çalışanlar da var. Ayrıca varlıklı olmak, "kazıklanmak" için asla bir "gerekçe" olmamalı.
İstanbul'da yıllık özel okul fiyatları 55 bin lira ile 200 bin lira arasında değişiyor. Ancak iş bu kadarla da bitmiyor. Özellikle devletin getirdiği yüzde 36'lık zam sınırını delmeye çalışan bazı "ticari" işletmeler ki onlara "okul" demeye dilim varmıyor, yemek, servis, etüt, zorunlu kırtasiye malzemeleri, forma satışı ve şifre fiyatlarını katlayarak, velilerden "hınçlarını" almaya çalışıyor. İçinde görsel sanat malzemeleri, ek eğitici materyaller, yardımcı ders kitapları, yabancı dil eğitim setlerinin de bulunduğu özel okul alışveriş listelerinin maliyeti 8 ile 25 bin lira arasında değişiyor.
Allah, bu şartlarda evladını okutmaya çalışan herkesin yardımcısı olsun!..
Gaf kürsüsü
Atv Hafta Sonu Kahvaltı Haberleri'nin sunucusu İbrahim Sadri, uzun süredir komada olan Kenan Işık'tan "Rahmetli" diye söz etti. Umarım, bu dil sürçmesiyle değerli ağabeyimizin ömrüne ömür katılmış olur da bir an önce sağlıkla aramıza döner.
Zap'tiye
Tarkan'ın İzmir konserini apartman balkonundan izlemek isteyenler, ev sahiplerine 500 dolar ödüyormuş. Ünlü türkünün sözleri değişir mi acaba? "İzmir'in balkonları, dökülür banknotları..."
Ne demiş?
"O sakin bakışlar... Arka arkaya gelen galibiyetlerle 'Güneşim doğdu' der gibi bakıyor Erik ten Haag.." (BeIN Sports'ta M. United-Arsenal maçını anlatan Özkan Öztürk'ün şiirsel betimlemesi)