Atv'nin kısa zamanda büyük bir izleyici kitlesi yakalayan dizisi Yalnız Kurt, yakın tarihin gizli kalmış gerçeklerine ışık tutarken, bu vatana hizmet yolunda şehit düşen memleket sevdalılarına da selam durmayı ihmal etmiyor.
Bu hafta da 2001 yılına dönüldü. Yöre halkının kalbini kazanan, devletin saç okşayan eli olan Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan, makamında gönül verdiği Diyarbakırspor'un gelecek maçlarını değerlendirip, puan hesabı yapıyordu. Akşamın ilerleyen saatlerinde ani bir kararla toplantıya çağırıldı. Korumalarıyla birlikte yola çıktığında teröristlerin ağır silahlarla açtığı çapraz ateşin hedefi oldu. Teröristlerin başı, Gaffar Müdür'ün öldüğünden emin olmak için başına bir şarjör mermi daha boşalttı.
Olayda açıklanamayan bir durum vardı. Hiç görgü tanığı yoktu. Çünkü asker, nedensiz olarak geliş istikametini trafiğe kapatmış, yolu adeta ıssız bir hale getirmişti. Gaffar Okkan'ın yardımcısı Ahmet Komiser, bu durumun olay tutanaklarına geçmemesini tuhaf bulup, nedenini öğrenmek için bölgenin askeri komutanı binbaşıyı makamında ziyaret etti. Binbaşı "Nedenini ben de bilmiyorum" filan diyerek, lafı eveleyip geveledi. Çünkü o binbaşı, FETÖ'nün bölge imamıydı. Yani bu alçak saldırı; FETÖ, PKK ve Hizbullah'ın tek merkezden yönetilen ortak operasyonuydu..
Rahmetli Gaffar Okkan saldırıya uğramadan önce elindeki Nazım Hikmet'in kitabından Kerem Gibi adlı şiiri okuyordu:
Hava kurşun gibi ağır
Bağır bağır bağır bağırıyorum..
Koşun kurşun eritmeğe çağırıyorum..
O diyor ki bana:
- sen kendi sesinle kül olursun ey!
Kerem gibi yana yana..
Dert çok, hemdert yok
Yüreklerin kulakları sağır..
Hava kurşun gibi ağır..
Ben diyorum ki ona:
- kül olayım kerem gibi yana yana.
Ben yanmasam sen yanmasan biz yanmasak,
Nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa..
Hava toprak gibi gebe.
Hava kurşun gibi ağır.
Bağır bağır bağır bağırıyorum.
Koşun kurşun eritmeğe çağırıyorum.
Bu millet her daim vatan için yananların küllerinden doğmuştur. Huzur içinde uyusunlar...
Ne yaptın doktor?
Peşinen söyleyeyim, midesi hassas olanlar lütfen bu bölümü atlasın.
Efendim, Beyaz TV'deki Beyaz Futbol programında yorumculardan Sinan Engin iki gündür stüdyoya musallat olan kocaman at sineğine isyan edip, "Yok mu şunun üzerine bir şey vuracak biri" deyince Doktor Ahmet Çakar harekete geçti. O sırada kahve kupasının üzerine konmuş olan sineği, diliyle haşere avlayan bukalemunlara taş çıkartan bir refleksle yakaladı. Ama Çakar'ın bukalemuna benzerliği sadece bununla sınırlı kalmadı. Elindeki sineği ağzına götürüp, göstere göstere afiyetle (!) yedi.
Resmi unvanı 'Çocuk Doktoru' olan birinin kameralar önünde, üstelik çocuklar ve gençlerin ilgiyle izlediği bir spor programında şov amacıyla böyle bir davranışta bulunmasını aklım almadı. Peki o sırada diğer yorumcular ne mi yapıyordu? Rasim Ozan Kütahyalı öğürüyor, Abdülkerim Durmaz istifra ederek stüdyo dışına koşuyordu.
Gaf kürsüsü
Eski sunucu İkbal Gürpınar, "15 Temmuz'u Suriyeliler sayesinde kazandık" deyince şimşekleri üzerine çekti.
Zap'tiye
Beşiktaş-Fenerbahçe maçında topun oyunda kalma süresi sadece 41 dakika 15 saniyeymiş. Yani maçtan 59 dakika çalmışlar! BeIN Sports'tan maç izlemek için ödediğim paranın yarısını geri istiyorum...
Ne demiş?
Athena grubunun solisti Gökhan Özoğuz'dan, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'na Nagehan Alçı tepkisi: "Sinek küçüktür, mide bulandırır. Ben bu otobüsten inerim arkadaş..."