Türkiye'nin en iyi haber sitesi
YÜKSEL AYTUĞ

Vah Japonların haline!..

Diyeceksiniz ki, "Ekonomileri tıkırında, refah içindeler, onca badireyi atlatıp yeniden teknoloji devi oldular, onlara acıyacağına kendine acı..."
Evet, haklısınız ama Japonları gelin bir de Sue Perkins'in ağzından dinleyin.
Sue Perkins kim mi? Komedyen ve seyyah bir hanımefendi. Onun BBC Earth'de sunduğu gezi programlarının tiryakisiyim. Bu kez yolu Japonya'ya düştü. Ama herkesin yaptığının tersine, Japonya'nın parlak görünümünün ardındakileri gözler önüne serdi.
Efendim, meğer Japonlar pek dertliymiş. Nüfusları her yıl bin kişi azalıyor ve giderek yaşlanıyormuş. Akrabaları kalmayan ve kendilerini yalnız hisseden ihtiyarlar için de cast ajansları kurulmuş. Profesyonel oyuncular, dileyen yaşlıya oğul, gelin, torun, hısım, akraba rolü yaparak onları mutlu ediyorlarmış. Parasını bastırana 40 kişilik bir sülale bile kuruyorlarmış. Belgeseldeki 85 yaşındaki hanımefendi ise kendine kafa dengi bir gelin arıyordu. Ajans hemen harekete geçti ve oğlunun karısıymış gibi görünen bir kızcağızı görevlendirdi. Yaşlı kadının AVM'de geliniyle (!) dolaşırken attığı kahkahaları bir görmeliydiniz...
Hükümet, nüfuslarını artırmak için gençleri evlenmeye teşvik ediyor ama bu girişimlerinden pek karşılık bulamıyorlarmış. Çünkü yoğun çalışma koşulları nedeniyle Japon gençler tanışma ve sosyalleşme imkanı bulamıyormuş. Çoğu da bu nedenle evlilikten umudunu kesip içine kapanıyormuş. Devlet bu işe de el atmış. Bildiğiniz 'çöpçatanlık' yapmaya başlamış. Bekar gençlerin katılacağı çay partileri düzenleniyor, tanışmaları ve birbirlerine yakınlaşmaları sağlanıyor, çekingen Japon gençleri bu sayede cesaretlendiriliyormuş.
Bizde olsa o hükümete kim bilir ne sıfatlar yakıştırılırdı...

Küçükkuyu'nun denizini mahvediyorlar
Geçen hafta bu sütunlardan ilgilileri "Kaz Dağları yanacak" diye uyarmış, bu yazıdan 24 saat sonra bölgede çıkan orman yangınının hüznünü yaşamıştım. O Kaz Dağları ki, Milli Park statüsünde. (Bence çoktan UNESCO Dünya Mirası listesine dahil olmalıydı ya, neyse) 30 yıldır yazlarımı oralarda geçirdiğim için kendimi Kuzey Egeli sayıyorum. Baba evimin bulunduğu Küçükkuyu'nun ise gönlümde ayrı bir yeri vardır. Bu nedenle bir Kuzey Ege doğa savaşçısı oldum. Kaz Dağları'nda siyanürle altın aranmasını, Küçükkuyu'dan Akçay'a kadar sahil kesimindeki bazı turistik tesislerin lağımları doğrudan denize akıtmalarını, Edremit'in kış aylarındaki is kokulu berbat havasını, zeytin ağaçlarının hunharca katledilmesini, dünya harikası Şelale'nin yolunun bakımsızlığını bu sütunlarda avazı çıktığı kadar bağıran da benim. Ama ne çare ki, insanı eğitmenin yolu köşe yazmaktan geçmiyor. Bu bir toplumsal bilinç sorunu...
Bu kez imdat çığlığını basan Küçükkuyulu bir hemşerimdi. Elifnur Özcan'ın mektubu elime salı akşamı ulaştı. Buyurun rezaletin son perdesine:
"Merhabalar sayın Yüksel Bey, yazılarınızı yıllardır severek takip ediyor ve Küçükkuyu'ya olan sevginizi de biliyorum. Bugün öyle bir şey oldu ki tüm Küçükkuyu halkı olarak büyük bir hayal kırıklığına uğradık. Denizin yakınına geldikçe burnumuza kötü kokular gelmeye başladı. Bir de ne öğrenelim? Güzelim denizimize arıtma yapılmadan kanalizasyon suyu salınmış. Sahildekiler yetkililere ulaşmaya çalıştılar ama kim arandıysa bir diğerine yönlendirildi ve haliyle mağduriyetimizle baş başa kaldık. Buraların hayranı olan ve bunu her fırsatta dile getiren sizin, sesimizi duyuracağınıza inanıyor ve daha temiz bir dünya umuduyla iyi günler diliyorum."
Okurumuz, 10 gün önce deniz suyundan alınan numunenin tahlil sonuçlarını da göndermiş. Sonuç: Felaket!..
Ne çektin be Kaz Dağları...

Ve sezon finali
Eylül en sevdiğim aydır. Yakından Kumanda'nın pillerini şarj etmek için bu yıl tatil iznimi bu güzel aya saklamıştım. Herkes evine döndüğüne göre Güney sahillerine huzur ve sükun hakimdir şimdi. Sözün özü; gelecek hafta salı gününe kadar köşemiz kepenk indiriyor. Allah'a emanet olun...

Gaf kürsüsü
İhbar yine Tansu Sarı dostumdan: Fulya İle Umudun Olsun programından bir diyalog: Sunucu Fulya Öztürk: Tuğba kaç doğumlu? Ramazan: 1980 doğumlu. Fulya Öztürk: Tamam işte 43 yaşındaymış... (Fulya Öztürk, Tuğba Hanım'ın 41 olması gereken yaşını 2 yıl büyütüyor)

Zap'tiye
İstanbul'da binecek taksi bulabilenler aracın içinde pasta kesip kutlama yapacak hale geldi. Taksiciler sanki müşteri değil 'ruh ikizlerini' arıyorlar!..

Ne demiş?
Zahide Yetiş'le Mutfak Bahane yarışmacısı Kayhan'dan mafya dizilerine rahmet okutacak racon: "Ben adamı bilgimle över, aklımla gömerim."

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA