Geçen cumartesi yılbaşı ekranını kritik etmek için Okur Mektupları köşemizden feragat etmiştik. Bir hafta aradan sonra söz yine okurlarımızda.
Değerli okurum ve dostum Kamil Çetin'in Büyükada ve Kınalıada izlenimlerinden sonra Adalar'a İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından bir gözetmen atandığından söz etmiş ve "Çetin'in ayrıca Halk Ekmek ve taksiler konusunda da gözlemleri var. Onları da haftaya yayınlayacağım" demiştim. İşte İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne yol göstereceğine inandığım yeni tespit ve eleştirileri:
"İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde uzun zamandır Halk Ekmek konusu tartışılıyor. Belediye 142 satış noktası istiyor, AK Parti ve MHP kabul etmiyor. İstanbullu bir yurttaş olarak benim anlamadığım konu şu: Neden illa satış noktası? Neden tek elden satma ısrarı? Halk Ekmek'in üst düzey pahalı ürünlerini başta Migros olmak üzere bazı marketler reyonlarında zaten satıyor. Peki belediye başkanımız lütfen yanıt versin: Neden normal ekmeği artık her köşe başında olan çok mağazalı marketler ve mahalle bakkalları satmıyor, satamıyor? Belediye fiyatı belirler, ambalaja da yazar, işine gelen işletme alır, satar. Bu şekilde İstanbul'un en ücra köşelerine kadar ulaşır ve halkımız ucuz ekmek yer. Bu anlamsız tartışmalar da son bulur.
Gelelim 6 bin yeni taksi meselesine: Herhalde son yılların en anlamsız tartışmasıdır bu tartışma... Bugün tartışılan bu konu ileriki yıllarda İstanbul Belediyesi'nin başına inanılmaz dertler açacaktır. Kullanan, tamir, sigortalar, amortisman, kontrol, trafik cezaları v.s. hepsi ağır problem yaratacaktır. Bu kadar probleminin arasında İstanbul Belediyesi bu sorunları nasıl halledecek? Hayırlı işler dileklerimle..."
İntihar mı cinayet mi?
Okurumuz Süleyman Bilgin yazmış:
"Bodrum'un Eskiçeşme Mahallesi'nde yaşayan Ukrayna uyruklu 1990 doğumlu Kristina Novytska'ya ulaşamayan annesi komşularına haber verdi. Eve giden komşuları kapıyı çalmalarına rağmen haber alamayınca polise ihbarda bulundu. Polis nezaretinde çilingirle kapısı açıldığında genç kadın sandalyeye oturmuş vaziyette, elleri arkadan kelepçeli ve başına poşet geçirilmiş halde ölü bulundu. Cumhuriyet Savcısı gözetiminde olay yerinde yapılan incelemede ipler, atkı ve mangal kömürü olduğu görüldü. Ayrıca evin pencerelerinin kapalı olduğu ve evde herhangi bir dağınıklık olmadığı belirlendi. Kristina Novytska'nın intihar etmiş olma ihtimali üzerinde durulurken Cumhuriyet Savcılığı'nın 'şüpheli ölüm' olarak tahkikata başladığı öğrenildi. Cumhuriyet Savcısı'nın olay yeri incelenmesinin ardından Kristina Novytska'nın cesedi kesin ölüm sebebinin belirlenebilmesi için Muğla Adli Tıp Kurumu'na gönderildi.
Allah aşkına bu haberi yazan arkadaşın kafası mı kıyak, şu cümleye bakar mısınız? Sandalyede elleri arkadan kelepçeli olarak oturan maktul için 'İntihar etme ihtimali' denilmiş. Offf, cümlemize değil, iyi insanlara sabırlar ve iyi seneler diliyorum."
YAZAR NOTU: Haberi ilk duyduğumda ben de aynı şekilde tepki göstermiştim. Ancak daha sonra Ukrayna'da bu şekilde intihar eden pek çok kişi olduğunu öğrendim. Hatta bu olaylar bir filme bile konu olmuştu. Ayrıca kadın o kelepçeyi internetten sipariş etmiş. Diyeceğim o ki, her 'ihtimali' göz önünde bulundurmak adli makamların ve gazetecilerin görevidir. Bu konuda Hıncal Uluç'un çarşamba günü köşesinde yazdığı enfes yazıya göz atmanızı öneririm.
Gaf'let kürsüsü
Denizli'de eşinden şiddet gören kadın evden kaçarak eski eşine sığındı. Ama eski eş onu sanayi sitesindeki bir dükkana kilitleyip, 24 saat yanına uğramadı. Kadını polisler zincirli kilidi kırarak kurtardı. (Kadının doğru tercih istatistiği: İkide sıfır!)
Zaptiye
Düşünüyorum da, Allah (C.C.), kullarının birbirlerini daha fazla öldürmelerine engel olabilmek için "Alın size ortak düşman. Bırakın birbirinizi de şu virüsleri öldürün" diyerek, koronavirüsü yaratmış olabilir mi?
Ne demiş?
"Hırsız, bir pisliğin içinde bir altın bulursa, bir ömür o pislikte altın arar." (Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz'da hırsızlığın kitabını yazan Hamdi Baba'nın sözü)