Fantastik bir sakız reklamı var. Aşık Mecnun, Leyla'sının balkonunun altında ona aşkını ilan ediyor ama Leyla hiç oralı olmuyor. Hatta 'Git başımdan Mecnun' deyip bir kova suyu delikanlının başından aşağı boca ediyor. Arkadaşı onu teselli etmek için bir sakız veriyor. Sakızın falında 'Sen Mecnun oldukça sana Leyla mı yok?' yazıyor. Aynı anda bir başka pencerede dünya güzeli bir Leyla belirip bizimkine şuh bir ifadeyle sesleniyor: "Ben Leylaaa!.." Az önce aşk acısıyla kavrulan genç, yüzünde çiçekler açarak yeni rotasına yöneliyor.
'Eee ne var bunda?' diyeceksiniz. Hâlâ inatla aşk şiirleri yazan bir divane olarak, 'bir reklam fantezisi' bile olsa bu durum canımı acıtıyor. Aşk acısının 'çene açıp kapatıncaya kadar' kısa sürede buhar olması hoşuma gitmiyor. Aslında sevdanın bu denli gel-geç yaşanması sadece reklamlara özgü bir durum değil. Baksanıza şu magazin âlemindeki 'fast food' aşklara... Şekeri bitince nasıl da tükürüyorlar sözde 'dillere destan' aşklarını...