Sporla dopdolu bir haftaydı. Onun için bugün 'spor yazarı' şapkamla karşınızdayım.
1- Öncelikle Beşiktaş'ın şampiyonluğunu yürekten kutluyorum. Evsiz, barksız, o stattan bu stada göçebe gibi yaşayacaksın, sonra da güçlü ve iddialı rakiplerine özellikle 'futbolunla' nal toplatacaksın. Şampiyonluk, ananızın ak sütü gibi helal olsun.
Ben Beşiktaşlı değilim ama Karakartal'a gönül veren dostlarımın yerinde olsam, pazar akşamı Voıdafone Arena'da turlarken lig kupasını da futbolcularımın elinde görmek isterdim.
O kupa, Beşiktaş'ın güçlü şampiyonluk ihtimali göz önünde bulundurulmadan niye hazırda bekletilmedi? Haydi 'spekülasyondan' korkuldu diyelim, Futbol Federasyonu binası ile Beşiktaş'ın stadının arası 10 dakika. Eski bir Beşiktaş Başkanı olan Futbol Federasyonu Başkanı Yıldırım Demirören, son düdükten sonra talimat verip de kupayı getirtse, kimin itirazı olurdu ki? Stat yeni, şampiyonluk yeni, Beşiktaş kendi sahasındaki son maçını oynamış.
Peki kupası niye yok?
2- Trabzonspor kabus gibi bir sezon geçirdi. Son maçında Antalyaspor'dan yedi gol yedi. Puan durumundaki yeri, taraftarını üzüyor, kahrediyor. Bordo-mavililer yıllardır şampiyonluğa hasret. Ya Trabzonspor'un alt yapı kaynağı, ikinci takımı Trabzon 1461'e ne demeli? Takım, ne yazık ki küme düştü. Rizespor ise güç bela ligde kaldı. Giresunspor'un birinci lig umudu 90'ıncı dakikada Alanyaspor'a takıldı.
İkinci Lig Play-Off grubuna kalan bir tek Karadeniz ekibi yok. Sanırım bununla ilgilenen benden başka 'spor yazarı' da yok. Karadeniz, bir şekilde futboldan uzaklaştı ya da uzaklaştırıldı. Oysa futbolun en coşkulu, en heyecanlı yaşandığı bölgemizdi. Tüm samimiyetimle söylüyorum; Karadeniz'in içinde yer almadığı bir futbol rekabeti bana asla keyif vermez.
3- Galatasaray'ın, Avrupa'nın iki numaralı basketbol kupası ULEB'i havaya kaldırmasının ardından gönlümüz Berlin'deki Final Four finalindeydi.
Eurolig'in final maçında Fenerbahçe neredeyse 21 sayı geriye düştüğü maçı çevirip destan yazacaktı ama hakemler izin vermedi. Bense, hangisinin daha büyük bir başarı olduğuna karar veremedim. Avrupa'nın 2 numaralı kupasını kazanmak mı, yoksa 1 numaralı kupada ikinci olmak mı? Karar sizin...