Kıvanç Tatlıtuğ, tiyatroda rol almak için 50 bin dolar isteyince herkes fakir fukara edebiyatına soyundu. Yok efendim zaten eşek yüküyle para kazanıyormuş, tiyatroyu sanat için yapsa ne olurmuş? Bunca ünlü tiyatrocu bu parayı ömrü boyunca bir arada göremezken yeni yetme Kıvanç'a ne oluyormuş v.s... (Kıvanç sonradan teklifi para için değil, işlerinin yoğunluğu yüzünden geri çevirdiğini, söz konusu tiyatro olduğunda paranın önemi olmadığını filan söyledi. Ama diş macunu tüpten çıkmıştı bir kere) Tamam, Türkiye'de tiyatro yapmak gönül işidir. Haydi daha ileri gideyim, deliliktir!.. Tiyatrosunu yaşatmak için evini barkını satan, tefecilerden aldığı parayı ödeyemediği için kahrından ölen tiyatrocularımız var. Turneye çıkmak için kapıcısından borç alanı dahi biliyorum. Durum böyleyken Kıvanç Tatlıtuğ'un bir oyun için 50 bin dolar talep etmesi ilk bakışta uygunsuz görünebilir. Ama artık şov dünyasında marka para ediyor. Marka değerini yükseltmek isteyen, bunun karşılığını ödemek zorunda. Kıvanç bir tiyatro gönüllüsü değil, bir marka. Onu alıp perdesine iliştirmek isteyen tiyatro patronu sadece sanatı mı düşünüyor sanıyorsunuz? "Gelsin kızlar, gişenin önünde kuyruk olsun, ben de paraları sayayım" diyor. Yani bu, bizim bildiğimiz anlamda bir tiyatro faaliyetinden ziyade, bir yatırım!.. O Kıvanç ki, bir görünüp. bir kaybolduğu reklamlardan bile yüzbinlerce dolar kazanıyor. Ortadoğu'ya sefer yapan havayolu şirketleri onu reklam ve tanıtımlarında oynatmak için önüne milyon dolarlar sermeye hazır. Böyle bir marka, haftanın üç gününü tiyatroya ayıracaksa, bunun maddi karşılığını talep edecektir doğal olarak. Bizim asıl ilgilenmemiz gereken mesele ise bambaşka... Tiyatronun kurtuluşu, televizyonun parlattığı yıldızlara günü kurtarmak için 50 bin dolar ödemekten değil, o parayı sektörün geleceğine yatırmaktan geçiyor.