Türkiye'nin en iyi haber sitesi
YÜKSEL AYTUĞ

Bir zamanlar Türkiye neymiş?

Avrupa Yakası'nın "Makbule"si Hasibe Eren'in Kanal 24'te nostaljik bir program sunmaya başlayacağını ilk kez bu sütunlardan sizlere duyurmuştum. Hemen söylemeliyim ki, "Bir Zamanlar Türkiye" sayesinde televizyonlar harika bir sunucu kazandı. Hasibe'yi bu hafta da izlemeye doyamadım. Hem sunuyor, hem de tonlamaları, şiveleri ve taklitleriyle o dönemi adeta yeniden yaşıyor, yaşatıyor. Ama programın başarısında titiz arşiv çalışmalarının ve özenle yazılmış metnin de büyük rolü var. Bu haftanın konusu, 1940-50 yılları arasındaki "Amerikan Mallarının Dayanılmaz Cazibesi" idi. O dönemin gazete ilanları ise gözalıcı bir "zarafet" içeriyordu. "Efendim" ile başlayan, "Kabul buyurunuz" ile biten, "Müşteri velinimetimizdir" düsturunu gönülden kabullenmiş metinler vardı. Örneğin bir pudra reklamında -ki o dönem "podra" deniliyordu- şöyle bir ifade vardı: "Hanımefendiler, sizin en samimi aynanız, erkeklerin takdir nazarlarıdır..." Ne zarif, ne içten değil mi? Bir de yeni dönemin reklamlarına bakın: Mesajları adeta balyozla insanın kafasına çakıyorlar... Bir ürünü tanıtmanın en kestirme yolunun, rakip ürünü kötülemekten geçtiğine inanıyorlar. O günlerin reklam metinlerin de ki "muvaffakiyet"i "başarı" yapmışız. "Makiyaj"ı, "makyaj"a dönüştürmüşüz. "Parföm"ü "parfüm" diye düzeltmişiz. Ama bu "düzeltmeleri" yaparken insana özgü bazı erdemleri de fena yontmuşuz... En çok şaşırdığım ise o yıllar da Demokrat Parti'nin üye ve oy sayısını arttırabilmek için "eşya piyangosu" düzenlemesi idi. Eşya-oy ilişkisi o günlerden miras galiba...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA