Her hafta Deşifre'yi ve Arena'yı izledikten sonra benzer duyguları kaleme almaktan, yumruklarımı sıkmaktan, dudaklarımı ısırmaktan yoruldum. İnsanların "korunmak, bakılmak, şifa bulmak" için gittikleri yetimhaneler, yurtlar, hastaneler ve huzur evlerinde skandalların sonu gelmiyor. Bu hafta da İstanbul'daki Aydos Özel Huzurevi'nde işlenen insanlık suçları, üzerinde gizli kamerayla personel olarak tesise sızmayı başaran bir Arena muhabiri tarafından gün ışığına çıkarıldı. Detayları anlatmak istemiyorum. Zira Arena'yı izleyenler yeterince acı çekti. İzlemeyenlere de aynı acıyı çektirmeye niyetim yok. Sadece bir sahneden söz edeceğim. Çünkü gözümün önünden gitmiyor. Huzurevinin 25-30 yaşlarındaki "sapık" görünüşlü bakıcısı, 90 yaşındaki bir nineyi altını pislettiği için yıkıyordu. Neyle mi? Otomobil yıkamakta kullanılan uzun tahta saplı plastik fırça ile... Fırçayı ninenin apış arasına sürerken, iğrenç bir şekilde gülüp, "Mastürbasyon bu mastürbasyon" diyordu... Kala kaldım... O andan itibaren rüyada gibiyim. Hâlkendimi toplayamadım. Yuvaların, yurtların, hastanelerin, huzurevlerinin sabit güvenlik kameraları ile denetlenmesi artık şart oldu. Bu güvenlik önleminden yoksun olan hiçbir tesis bence işletme belgesi almamalı. Çünkü ne Arena'nın ne Deşifre'nin gizli kameraları bunların hepsini gün ışığına çıkartmaya yetmez. Minicik yavrulara, akli dengesi yerinde olmayan zavallılara ve pamuk ninelere bu işkenceyi reva görenler ise en ağır cezalara çarptırılmalı. Yoksa, işi gereği "zaping yapma şansı olmayan" bu yürek, bu kadarına dayanmayacak.