KKTC'de Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonuçlandı. İlk turda oylar, birbirine çok yakın oranlarda dört aday arasında dağıldı. En fazla oyu alan Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu ile, eski TKP Genel Başkanı ve uzun yıllar Lefkoşa Belediye Başkanlığı yapmış olan Mustafa Akıncı ikinci tura kaldılar. İlk turda eski Başbakan Sibel Siber ve uzun yıllar görüşmelerde müzakerecilik yapmış Kudret Özersay arasında bölünen oylar, Mustafa Akıncı'nın en fazla oy alan muhalif aday olarak ikinci tura kalmasını sağladı. İkinci turda, Derviş Eroğlu'na muhalif tüm kesimlerin oylarını alan Mustafa Akıncı, yüzde altmış gibi yüksek bir oranla cumhurbaşkanlığına seçildi.
Kıbrıs Barış harekâtı 1974'te gerçekleştirilmiş, Türk ordusu büyük bir amfibi ve indirme harekâtı gerçekleştirerek Kıbrıs'taki Türklerin yaşamlarını, onurlarını ve mallarını güven altına almıştı. O dönem, silahlı kuvvetlerin bu çapta bir deniz aşırı operasyon düzenlemeleri çok fazla soru işareti ile karşılanıyordu. 1967 olaylarından itibaren, silahlı kuvvetlerin yeniden yapılanması gerçekleştirilmiş, paraşütçü birlikleri oluşturulmuş, helikopter alımları yapılmış, çıkarma kayıkları inşa edilmiş, zamanla silahlı kuvvetler Kıbrıs'a çıkacak hale getirilmişti. Gene de harekâtın faturası ağır oldu, ilk aşamada adada nispeten dar bir köprübaşı tutulabildi. Yunanistan'daki askeri cunta, Türkiye'ye saldırmayı göze alamayınca kendini feshetti ve sürgünden gelen eski politikacılar, başta Konstantin Karamanlis olmak üzere, Yunanistan'da yeni bir hükümet kurdular, bu hükümet temsilcileri görüşme masasına oturdular. İlk tur Cenevre görüşmeleri çıkmaza girdiğinde, Kıbrıs'tan da toplu katliam haberleri gelmeye başlayınca, silahlı kuvvetler adanın yüzde kırkına varan bölümünü ele geçirecek ikinci harekâtı gerçekleştirdi. Beş yüz Türk askeri ile sayısı tam bilinemeyen Kıbrıs Türkü şehit edildi. Türkiye, bu girişimiyle uluslararası düzlemde çok ağır bedeller ödedi, ödemeyi de sürdürüyor.
Önce Kıbrıs Türk Federe Devleti, daha sonra Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kurularak Türkiye'nin Kıbrıs Türkü'ne verdiği destek kurumsallaştırıldı. Rauf Denktaş, 1974'ten 2005'e dek, otuz yılı aşkın süre boyunca Türkiye'nin ve KKTC'nin Kıbrıs siyasetini belirleyen kişi oldu. Hem dosyaları çok iyi bilmesi, hem de KKTC'de büyük destek bulması, Denktaş'ı Kıbrıs politikasının mimarı haline getirdi. "Yavru vatan" sözcüğü de, Kıbrıslı Türklerin sıklıkla kullandığı, Rauf Denktaş'ın benimsediği ve siyasi üsluba mal ettiği bir terim olarak bilindi. Türkiye Cumhuriyeti, hangi iktidar gelirse gelsin, ekonomik durum ne denli kötü olursa olsun, KKTC'ye verdiği desteği çekmedi, çekemez de. Bir devletin onuru, bu mülahazaların üstündedir. Bu onuru KKTC ile paylaşıyorsanız, bu çok daha önemli bir varlık haline gelir.
Türkiye'de AK Parti iktidarı, eğer birkaç ay daha erken iş başına gelmiş olsaydı, çok muhtemelen toplumlararası müzakerelerde "çözüm istemeyen taraf" görüntüsünün Türk tarafına mal edilmesi gerçekleşmez, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi de AB üyelik sandalyesine oturamazdı. Ancak bu hataların hepsi yapıldı. Şimdi KKTC Cumhurbaşkanlığına seçilen Akıncı, önemli bir tarihi gelişmenin arifesinde bulunuyor. Bu heyecan verici durum, daha önce Talat-Hristofyas döneminde de yaşanmış, büyük hayal kırıklığı ile neticelenmişti. Bu dönem de, Türkiye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, Akıncı'nın şahsında KKTC'ye on yıllardır süre giden desteği sürdürecek; ancak siyasette üslup son derece önemli bir husus. Henüz mazbatasını almamış bir Cumhurbaşkanı'nın, eski alışkanlıklarına yenik düşüp, retorik oyunlara girmemesinde, ilk demecinde "eşitlik" vurgulaması yapmamasında, Türkiye ile olan yaşamsal bağını zedelememesinde de yarar var. Türkiye, KKTC'ye desteğini kendisi açısından son derece "eşitsiz" biçimde, bütün bedelleri ödeyerek sürdürüyor, sürdürecek, hatırlamakta fayda olabilir.