Cumhurbaşkanı Erdoğan, yemin edip devir teslim işlemleri tamamlandıktan sonra, ilk iş olarak kabineyi kurmakla görevlendirdiği Prof.
Davutoğlu'nu makamında kabul ederek yeni hükümeti onayladı. Hükümetin açıklanmasında yegâne sürpriz, herhangi bir sürpriz olmayacağının ifadesini bulmasıydı. Yeni kabine, Başbakanlığı süresince Recep Tayyip Erdoğan'ın stratejisini hayata geçirmenin sorumluluğunu üstlenen ekibin, bazı desteklerle aynısıyla devamı görünümü taşıyor.
Kabineye yeni giren Numan Kurtulmuş, Yalçın Akdoğan ve Nurettin Canikli, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın önem verdiği ve güvendiği siyasi dava arkadaşları...
AB Bakanlığını üstlenen Volkan Bozkır çok yetkin bir diplomat olduğu kadar, AK Parti saflarına katılma sürecinde önemli baskıları göğüslemiş bir siyasi kişilik.
Yeni hükümetin 2015 seçimlerine dek Türkiye'yi, zor bir siyasi ve ekonomik dış ortamda, birikimi ve çizgisiyle başarıyla yöneteceği mesajı veriliyor.
Süreklilik, devlet yönetiminde daima çok önemli bir unsurdur. Ancak, yalnızca süreklilik değil, bir kabinenin "kimyası" da çok ciddi bir etkinlik unsurudur. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu hükümetin de katkısıyla son altı ayda iki büyük seçimi kazanmış olmasından hareketle, ciddi bir değişiklik istemediği mesajını muhtemelen Başbakan'a vermişti.
Kabinede belki "beklenmedik" kategorisine girebilecek gelişme, Beşir Atalay'ın bu dönem portföyünü korumayacak olması olarak görülebilir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın görevine başlamasıyla, bu hükümet değişikliği uluslararası camia tarafından merakla bekleniyordu. Son dönem medyada yer alan çok sayıda spekülasyon, özellikle ekonomi ve dış siyaset konularında Türkiye'nin yeni bir stratejiye yönelip yönelmeyeceği hususunu gündeme taşıdı.
Gerek Başbakan seçimi, gerek yeni kabinenin oluşumu, Recep Tayyip Erdoğan stratejisinin aynı çizgide süreceğini gösteren güçlü bir mesaj oluşturuyor.
Türkiye'nin bu denli istikrarsızlık batağına gömülen bir dış konjonktürde, sağlam ve istikrarlı durması, bütün dünya için ciddi önem taşıyor.
Ekonomi yönetimi, aynen muhafaza edilerek uluslararası finans çevrelerine önemli bir işaret verildi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yatırımlar konusunu zaten bizzat takip edeceğini açıklayarak bu alanda sürekliliğin ve reform sürecinin devamının önemini vurgulamıştı. Dış ilişkiler konusunda ise, Başbakan Davutoğlu'nun boşalttığı Dışişleri koltuğuna, Avrupa Konseyi'ndeki başarılı performansıyla öne çıkan eski AB Bakanı ve Başmüzakereci Mevlut Çavuşoğlu getirildi. Çavuşoğlu'nun koltuğu ise, eski bir kariyer diplomatı ve AB uzmanı olan Volkan Bozkır tarafından dolduruldu. Bugünkü aşamada, AB Bakanlığı'na, tüm profesyonel yaşamını AB işlerine atamış, AB Genel Sekreterliği ve AB Daimi temsilciliği görevlerinde yıllar geçirmiş Volkan Bozkır'dan daha uygun bir isim düşünmek zor olurdu.
Gerek ekonomi, gerek dış ilişkiler konusunda tecrübe ve liyakatin öne çıktığı, süreklilik ve stratejiye bağlılığın güçlü biçimde muhafaza edildiği bir kabine, 2015 seçimlerine dek Cumhurbaşkanına çizdiği yolda gerekli desteği vermeye ve sorumluluğunu yerine getirmeye aday görünüyor. Türkiye'nin bu dönemde istikrar görüntüsü vermesi, siyasi çalkantılardan uzak kalması sadece kendi toplumu değil, tüm çevre ülke ve bölgelerin toplumları için hayati önem taşıyor.