Türkiye'nin en iyi haber sitesi
TULU GÜMÜŞTEKİN

Avrupa'da neler oluyor?

Avrupa, 1929 krizi sonrası döneme geri mi dönüyor? Tıpkı 1930'ların başında Stavisky skandalında olduğu gibi, Fransa'da Bütçe bakanı Jerome Cahuzac'ın, İsviçre bankalarında gizli serveti olduğu ortaya çıktı. Patlayan skandal, sosyalist Cumhurbaşkanı Hollande'ın konumunu ciddi biçimde sarstı. Aynı dönemde, eşcinsellerin evliliğini resmi hale getiren kanun, mecliste kabul edilerek toplumsal gerginliği büsbütün artırdı.
İtalya'da siyasi kesim, tam bir dağılma içinde bulunuyor.
Son derece kötü hazırlanmış bir seçim sistemi, çok bölünmüş bir Meclis ve Senato aritmetiği ortaya koydu. Bundan da vahimi, İtalyan siyasetini on yıllar boyunca yönetmiş olan siyasi parti sistemi, partilerle birlikte yok olmuş bulunuyor.
En önemli üç siyasi hareketten ikisi, yani Forza Italia ile Beş yıldız hareketi, biri Berlusconi diğeri de tv sunucusu Beppe Grillo tarafından kurulmuş, siyasi parti olmayan, fikir kulübü denebilecek oluşumlar. Üçüncü parti, sol kesimi temsil ediyor ve şu ana kadar tüm hükümet kurma girişimleri felaketle sonuçlandı. Lideri Pier Luigi Bersani, siyaset sahnesine çıkmasıyla birlikte kamuoyunda beceriksizliğiyle isim yaptı. Bağımsız bir üst düzey bürokrat olan Enrico Letta, hükümeti kurmakla görevlendirildi.
Yunanistan'da durum çok farklı değil, her seçim, her kamuoyu yoklaması, geçmişin iki büyük partisi Pasok ve Yeni Demokrasi'nin oy kaybettiğini gösteriyor.
Pasok silinme raddelerine geldi.
Eski partilerin yerlerini gerçek bir neonazi örgütü olan Hrisi Avgi (Altın Şafak) ya da eski komünist ve sol örgütlenmelerin, anti-kapitalist mücadele için kurdukları partiler alıyor.
Kamuoyunda, giderek siyasi partilere ve siyasetçilere duyulan güven yok oluyor. Ekonominin iyi gittiği Federal Almanya'da geleneksel siyasi partiler konumlarını muhafaza edebiliyorlar.
Ancak ekonominin gene iyi gittiği Finlandiya'da, seçimlerde geçmişte yüzde bir oyu zor alan "Gerçek Finlandiyalılar" adlı aşırı sağ parti, oyların neredeyse beşte birini alacak düzeye geldi.
1929 krizinden sonra, gelişmiş ülkelerde "anti-parlamentarizm" olarak adlandırılan çok ciddi bir "siyasetçi karşıtı" hareket oluşmuştu. Bunun yarattığı dalganın gücüyle de, Naziler Almanya'da iktidara yürüyebildiler.
Bugün öyle bir tehlike var mı?
Her şeyden önce, 1929 krizi sonrası dünyadaki belli başlı ekonomiler, kamu harcamalarını kısma ve içe kapanma politikasına dönmüşlerdi. Dahi iktisatçı Keynes'in görüşlerini uygulayan Başkan Roosevelt, 1932 sonrası "New Deal" ile bu siyasete aykırı uygulamayı ilk başlatan oldu, ancak Avrupa ülkeleri ABD'yi taklit etmediler ve ekonomik kriz, İkinci Dünya savaşıyla sonuçlandı.
Bugün ise, tüm ülkeler krizi, finans sistemine para zerk etmek ve giderek ticareti serbestleştirmek gibi iki önemli enstrüman kullanarak aşmaya çalışıyorlar.
ABD, AB, Japonya, Güney Kore tek bir serbest pazar yaratma çalışmalarına başladı. Türkiye, 2023 hedefinde bu oluşan pazara dâhil olmak mecburiyetinin bilincinde, bu alanda girişimlerde bulunuyor. Bu çok önemli konuyu yazılarımızda incelemeyi sürdüreceğiz.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA