Geçtiğimiz hafta Brüksel ofisten çıkarak Parlamento binasına yürümek istediğimde, önümü süt üreticileri kesti. 800 traktör ve süt kamyonuyla, Ortak Tarım Politikası'nın süt ürünleri desteğinin kısıtlanmasını şiddetle protesto ediyorlardı. AB ülkeleri, sistemik bir değişiklik içinde ve kimse refahından ödün vermek istemiyor.
Bu açıdan, Türkiye'nin 2008 genel krizinden etkilenmemesi ve büyüme sağlaması ilgiyle izleniyor. Son üç yılda yakalanan yüksek büyümenin, ciddi bir dış ticaret açığı krizine dönüşmesi de aynı biçimde beklendi. Hükümetin maliye politikası sayesinde bu tehlikeli dönemeç aşıldığında, AB ülkeleri, Türkiye'de yeni bir yönetişim anlayışının yerleştiğine ikna oldular.
AB'de kapalı kapılar ardında çok fazla şeyin konuşulduğu bir dönem yaşıyoruz. Fransa, Türkiye ile geçtiğimiz dönemde zedelenen ilişkileri ciddi biçimde toparlamak istiyor. Almanya, 2030'da muhtemelen 600 bin kişiye ihtiyaç duyacağı biçimde nüfus daralmasına doğru gidiyor. Bir yandan da, Almanya'dan Türkiye'ye ters göç başlamış durumda... Her yıl on beş ila yirmi bin arası, çoğu Almanya'da doğmuş Türk kökenli genç Türkiye'ye yerleşiyor, bunların eğitim düzeyi de çok yüksek. Merkel de bu gerçeği gördüğü için, partisi içindeki muhalefete rağmen Türkiye ile müzakerelerin ciddi bir ivme kazanmasını istiyor.
Önümüzdeki aylarda Başbakan Brüksel'i ziyaret edeceğini açıkladı. Yakın dönemde, Angela Merkel'in şubatta Türkiye'ye gelmesi, sonraki aylarda François Hollande'ın Türkiye'yi ziyaret etmesi bekleniyor. Somut adımlar atılmayacak olsa, zaten bu ziyaretlerin programlanmasının da bir anlamı olmaz.
Kıbrıs
Ayağımızdaki en büyük diken olan Güney Kıbrıs'ta 17 Şubat'ta seçimler var. Seçilmesi muhtemel aday, DISY partisi başkanı Nikos Anastasiades, Annan Planı'nı zamanında desteklemiş olan çok az sayıda Kıbrıslı politikacıdan biri... Kıbrıs sorununu halletmek, NATO'ya girmek istiyor. KKTC üzerindeki ambargonun hafiflemesi ve liman sorununun aşılması gündeme gelebilirse, bir anda sekiz fasılda birden veto kalkabilir.
Ortadoğu'daki gelişmelerde, Türkiye'nin hem ilkeli, hem de savaş karşıtı tutumu büyük destek görüyor. Suriyeli yüz elli bini aşkın mültecinin konuk edilme koşulları da çok ciddi ve olumlu bir etki yarattı. KPK Eşbaşkanı Helene Flautre bunu her gittiği yerde anlatıyor. Giderek AB'nin Türkiye'ye ihtiyacının, Türkiye'nin ona olan ihtiyacı kadar önemli olduğu zihinlerde yer ediyor. Parlamento'da yaptığım görüşmelerde, bir tavır değişikliği hazırlığı gözlemleyebildim.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İspanya'ya bir ziyaret gerçekleştirdi ve dönüş yolunda, çok önemli açıklamalarda bulundu. AB içinde Fransa ve Almanya'nın tavır değişikliğinden söz etti, 2013'te İrlanda dönem başkanlığıyla birlikte ilişkilerin yeni bir ivme kazanma olasılığından bahsetti... Başbakan, AB'nin son dönem politikalarına son derece kırgın... AB'ye olan güvenini yitirdiği ölçüde de, kamuoyuna arkası gelmeyecek umutlar vermek istemiyor.
Uzun zamandır ilk kez, AB ve Türkiye- AB ilişkileri konusunda iyimser bir yazı kaleme almaktan çok mutluyum. Bu müzakereler yeniden hayatiyet kazanırsa, AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış'ın, tüm eleştirilere karşı ilişkileri canlı tutmakta ve AB konusunu gündeme taşımakta gösterdiği olağanüstü çaba da net biçimde fark edilecek... Tıpkı Türkiye'nin uzun vadeli dış politikasına başka bir gözle bakıldığı gibi...