Günlerdir Gazze'de Hamas yönetimi ile İsrail'i karşı karşıya getiren çatışma, Mısır'ın aracılık yaptığı bir ateşkes anlaşmasıyla durduruldu. Ortadoğu'da süren büyük savaşın mevzi bir çatışması olarak görülmesi gereken bu çarpışma, şimdilik yatışmış gibi dursa da, bölgede tehlike devam ediyor.
Ateşkesin kalıcı olması, can kaybının ve gerilimin durması, İsrail'in bir kara harekâtına girişmesinin engellenmiş olması muhakkak ki çok önemli kazanımlar. Ancak gelişmeler gerçek bir barış dönemi istikametini gösteriyor mu?
İsrail'de Başbakan Netanyahu dışında, kimse bu çatışmadan kazançlı ve galip çıkıldığını düşünmüyor. Yapılan bir araştırmada üç kişiden ikisi, kara harekâtı yapılmamış olmasından memnuniyetsiz... İlk defa, Gazze'den atılan roketler Tel Aviv ve Kudüs'ü vurdu. İsrail, büyük ölçüde Hamas'ın elindeki füzeleri vurduğunu söylese de, çok basit malzemeyle 70-80 km menzilli füzeyi artık Filistinliler Gazze'de kendileri imal edecek düzeye geldiler. Bu, bölgede alışılmadık bir durum yaratıyor ve çatışma çıkması halinde gelecekte kimsenin güvende olmadığını gösteriyor. İsrail siyasi partileri ve medyası, bunu anladığı için çatışmadan galip çıkıldığı düşüncesinde değil.
Diğer tarafta Hamas, hem Filistin halkının (Gazze ve Batı Şeria'da) kendisine olan soğukluğunu desteğe dönüştürdü, hem İran ve Rusya'nın silah desteğini sağlarken, Türkiye, Katar, Mısır ve bir dizi diğer ülkenin siyasi desteğini sağladı. Böylelikle Ortadoğu'da savaşan iki cephenin de aynı anda desteğini sağlayarak çok ciddi bir siyasi kredi oluşturdu. Bunu da bir zafer gibi kutlayarak kamuoyunu tatmin etmeye çalışıyor.
Türkiye, çok belirgin olmasa da, Gazze'nin yanında duran ve bunu açıkça söyleyen yegâne NATO ülkesi olarak ateşkesin oluşmasına ciddi katkıda bulundu. Savaşta, aralarında askeri komutanlar da bulunan otuza yakın Hamas yetkilisi dâhil 162 Gazze yurttaşı öldü. İsrail altı kayıp verdi. Bu hiç bitmeyen gerginlik ve terör ortamı, hem Filistinlileri hem de İsraillileri çok geriyor ve bir barış hedefini giderek uzaklaştırıyor.
İran
Gazze'de asıl kazanan İran oldu. Ortadoğu'da savaş giderek yayılıyor ve tehlikeli gelişmeler her gün ortaya çıkıyor. Merkezi Irak hükümetine bağlı güçlerle, Kürdistan Peşmerge güçleri arasında silahlı çatışma çıktı. Suriye'de iç savaş, muhalefetin giderek radikalleşmesiyle sürüyor. Ürdün çalkalanıyor. Türkiye'nin güney sınırına NATO'dan Patriot desteği istemesi, Rusya Federasyonu tarafından saldırgan bir tutum olarak değerlendirildi.
Bütün bu gelişmeler alt alta konulduğunda, Ortadoğu'daki çatışmanın gerçek boyutları hakkında bir fikir sahibi olmak mümkün... Konvansiyonel bir savaş tehdidi olduğunu söylemek zor, ancak gerek İran, gerek ona destek veren Rusya Federasyonu, Ortadoğu'daki Arap uyanışının bir barış ortamı yaratmasını engelleyecek güce sahipler, bunu da açıkça kullanıyorlar.
Bu kadar büyük bir karmaşada AB ne yapıyor sorusuna, "beni bu işe bulaştırmayın" havası vermesi dışında hiçbir şey yapmıyor. Şu anda bütçe müzakereleri çıkmaza girdi, AB dış siyaseti de sanki buhar oldu ve uçtu. Sadece Fransa, bir ölçüde de İngiltere ilgili gibiler. Bu defa ABD'yi önlerinde rehber olarak bulamayabilirler. ABD, başkan kim seçilirse seçilsin, önümüzdeki yıllarda tüm askeri ağırlığını Pasifik ve Doğu Asya'ya kaydırma stratejisi izleyecek... AB'nin artık kendi ayakları üzerinde durma zamanı geldi.