Yeni CHP efsanesi, eski bir anlatı.
Şemseddin Günaltay'ın bile böyle şeylerden bahsetmişliği var.
Toplumuyla barışan CHP!
Siyaset yapan CHP!
Sorun çözen CHP!
Her efsanede bir gerçek kırıntısı vardır.
Yeni CHP efsanesinin en gerçek unsuru da Kemal Kılıçdaroğlu.
Her dem yeniden seçiliyor.
Bu, partiyi bir cedit hareketi yapmaz ama az bir şey değil hani.
Hem bakınız Kılıçdaroğlu'nu yeniden seçen CHP kurultayı, "değişim kurultayı" olarak takdim edildi.
Belki çok değişim olmadı ama değişik bir kurultay oldu.
Rakipleri Muharrem İnce, Umut Oran ve Mustafa Balbay delege oyunu ve tüzük marifetiyle ekarte edildi.
Oylamada 248 delege geçersiz oy kullandı.
CHP, Türkiye siyasetine "anarşist Kemalizm" akımını hediye etmiş oldu.
Bu da bir yeniliktir. Bir değişimdir. Bir güzelliktir.
Hiç kimse kıskanmasın, Kılıçdaroğlu başarılarına bir yenisini daha eklemiştir.
Başarı göreli bir kavramdır.
Kılıçdaroğlu için başarı kriteri CHP genel başkanı olmaktır.
Öyle kalabilmektir.
Bizim ona diyebileceğimiz tek şey, iyi başkanlıklar dilemektir.
***
Gelelim "
Kılıçdaroğlu sahiden ne iş yapacak" sorusunun cevabına.
Kılıçdaroğlu, yeni dönemine agresif bir Erdoğan düşmanlığı ile başladı.
Cumhurbaşkanına hakaretler etti.
Kılıçdaroğlu'nun Cumhurbaşkanı ile ilgili iyi bir şey söylediği elbette vaki değil ancak bu kez kantarın topuzunu kaçırdı.
Neden?
Kılıçdaroğlu, Demirtaş'tan boşalan yere, Erdoğan düşmanlığı şampiyonluğuna talip olduğunu göstermiş oldu.
Bir yandan da partisini bir arada tutmanın derdinde.
CHPli milletvekillerini bir araya getiren tek ortak nokta, Erdoğan düşmanlığı.
O yüzden yeri geliyor, içlerinden PKK'ya destek veren çıkıyor.
Yeri geliyor DHKP-C'ye.
Yeri geliyor İran'a.
Yeri geliyor Rusya'ya.
***
Yazık, biz de saf saf CHP'nin yapıcı siyasete katkı yapması gerektiğinden bahsedip duralım.
CHP, merkez partisi olmalı diye ahkâm keselim.
Hadi bizimki entelektüel fantezi.
AK Parti TBMM çatısı altında, iyi niyetle CHP'ye merkez partisi muamelesi yapıyor.
Oysa ne Kılıçdaroğlu, ne CHP bunu hak ediyor.
AK Parti'nin tavrında 7 Haziran seçimleri sonrasında yaratılmaya çalışılan koalisyon ortamının psikolojik etkisi olabilir.
Fakat CHP çoktan agresif bir siyasi çizgiye gelmiş durumda.
CHP'yi bir uzlaşı nesnesi olarak görmenin bir anlamı yok.
Rasyonel bir siyasi aktör olmaktan çok ama çok uzak.
O nedenle yeni anayasa hazırlık süreçlerinde AK Parti'nin CHP'yi doğru konumlandırması şart.
CHP, marjinal parti refleksleri gösteriyor ve önümüzdeki dönemde bunu daha da fazla gösterecek.
AK Parti değişim, dönüşüm, kalkınma ve modernleşme çıtalarını yukarıya çekmeli.
Yeni anayasa meselesine de, başkanlık sistemi meselesine de böyle bakmalı.
Kararlı bir siyasi iradenin, şeffaf ve katılımcı bir tarzda yürüteceği her tür değişim hamlesi bu toplumda er ya da geç kabul görecektir.
CHP de, kendi nefret siyaseti içinde boğulmaya devam edecektir.