Diyarbakır, Suruç, Ankara ve şimdi de Sultanahmet.
Acı bir şekilde, DAİŞ terörüne maruz kalan yerleşim bölgelerimiz.
Sultanahmet'teki canlı bombanın kimliği, saldırıdan 4 saat sonra açıklandı.
Saldırgan, Suriye kökenli bir DAİŞ militanı.
Türkiye, Doğusunda PKK terörünün, Batısında ise DAİŞ terörünün saldırılarına muhatap.
Terör hiyerarşisi uygulamadan, "iyi terör - kötü terör" ayrımı yapmadan her biri ile mücadele halinde.
Oysa PKK terörüne yandaş olanlar, "AKP ve DAİŞ arasında işbirliği var" yalanı üzerinden insanları sokağa dökmüşlerdi.
6-8 Ekim olaylarında 50'nin üzerinde insanın ölümüne vesile olmuşlardı.
PKK, bu yalana yaslanıp yeniden devlete ve topluma karşı terör faaliyetlerine başladı.
HDP ve CHP seçimlere giderken bu yalanın eteğine yapıştı.
Pek çok yazar, bir sürü yorumcu bu yalanı fırsat bilip Erdoğan düşmanlığı yaptılar.
Bütün bunlar olurken, DAİŞ yöneticileri Erdoğan'ı tekfir ettiler.
Türkiye'yi düşman ilan ettiklerini duyurdular.
Yetmedi, Türkiye'de bombalar patlattılar.
Türkiye'deki kısır muhalefet bunları görmezden geldi.
Dahası, devleti, devletin başındaki insanları suçladı.
Katil devlet sloganları attı.
Dünkü saldırıdan sonra, nedense ilk anda "katil devlet" sloganı atmadılar.
Birkaç saat sustular.
Neden acaba?
Ufukta bir seçimin görünmemesi etki etmiştir kuşkusuz.
Fakat sadece o değil.
Hatırlarsanız KCK eşbaşkanları Türkiye'nin sadece Doğusunda değil Batısında da sansasyonel eylemler yapılması ile ilgili çağrılar yapmışlardı.
İşte bu çağrılar, HDP'lileri ve devletin diğer düşmanlarını dünkü saldırıdan sonraki ilk birkaç saatte dut yemiş bülbüle çevirdi.
Sustular.
Cumhurbaşkanı saldırganla ilgili bilgi verdikten sonra konuşmaya başladılar.
Mutat olduğu üzere, AK Parti ile DAİŞ arasında kurmaya çalıştıkları özdeşlik dolayısıyla özür dilemediler.
Saldırının onların "çocuklar"ının işi olmadığına kanaat getirdikten sonra DAİŞ militanlarından "AKP'nin yaramaz çocukları" diye söz ettiler.