Türkiye'yi ancak kendileri iktidarken seven bir güruh var.
Bu memleketin başına gelen birçok kötülük işte bu güruh yüzünden geliyor.
Demiyorum ki bu memleketin başındaki tek bela onlar.
Bu ülkenin canlı kanlı birçok hasmı var zaten.
Türkiye'nin önce küçülmesini, ardından parçalanmasını ve etki alanının ortadan kalkmasını istiyorlar.
Bunun için her yolu deniyorlar.
Ama onlar, adı üstünde hasım.
Bunlarsa güya Türkiye adına konuşanlar.
Hesapta onun için endişelenenler, onun "iyiliğini" düşünenler.
"Küçük olsun, benim olsun" fırkasının ezeli müntesipleri bunlar.
2002'den sonra bu fırkaya yeni unsurlar eklendi.
Önce ulusalcılar vardı.
Hani şu sol Kemalistler.
Partisinden, derneğine, üniversitesinden yargısına her tarafta idiler.
Askere bel bağlamışlardı.
'AKEPE' iktidarının bir darbelik canı olduğuna inanıyorlardı.
"Ordu göreve" diye çağrılar yapıyorlardı.
Neyse ki ordu göreve gelmedi, görev alanına gitti.
Öylesi daha iyi oldu.
Bu süreçte de AK Parti hükümet etmeye devam etti.
Memleket normalleştikçe, AK Parti siyaset ürettikçe bu berbat fırkaya yenileri eklendi.
İmtiyazlarını yitirenler, "endişeli modern"lere dönüştü.
Önce "AKP gelsin, istikrar olsun, biz kazanmaya devam edelim" demişlerdi.
10 yıl sonra "bunlar her şeyi kendileri yönetiyor, bize hiçbir şey sorulmuyor" diye şikâyet eder oldular.
Sonra da, "battık, bittik" diye homurdanmaya başladılar.
"Hayat tarzımıza müdahale ediliyor" diye yalanlar söylediler.
Ezcümle işlerin kötüye gittiğini, bunun başlıca müsebbibinin ise Tayyip Erdoğan olduğunu haykırdılar.
Sol Kemalistlere, sol reformistler de eklendi.
Cemil Meriç, Türk aydını için söylemişti.
Önce ıslahatçı, sonra ihtilalci, ardından da inkılapçı oldu diye.
Bunlar da aynı silsileyi takip ederek çarçabuk devrimci oldular.
Hepsi Gezi'de piyasa yaptı.
Fakat ne demişler, "örgütsüz güç, güç değildir."
İşte bu bilinçle, iki örgütlü güç, iki paralel yapı "küçük olsun benim olsun" fırkasındaki yerlerini aldılar.
Fetullahçılar ve Apocular.
Her ikisi de birer paralel devlet yapılanması tesis etmeye kalktılar.
Hâlâ da bu kalkışmayı sürdürüyorlar.
Bütün bu güruh, bu "küçük olsun benim olsun" fırkası, "bu ülkenin tek sorunu Erdoğan" deyip duruyorlar.
"Onu indirelim de nasıl olursa olsun" noktasındalar.
Geçmişteki darbecilerden daha feci haldeler.
Geçmiş darbeciler en azından Türkiye Cumhuriyeti'nin silahlı kuvvetlerini göreve çağırıyorlardı.
Şimdikiler için kimin göreve geldiği fark etmez.
Esed'in ordusu gelse de olur, Putin'in ordusu da.
Yabancı istihbarat örgütünün yardımı da iş görür onlar için.
CIA ne güzel de indirmişti Musaddık'ı öyle!
Geldikleri nokta bu, ne yazık ki.
Küçük olsun benim olsun fırkası dün olduğu gibi bugün de yanılgı içinde.
Küçük olan sizsiniz.
Giderek de küçülüyorsunuz.
Daha da küçüleceksiniz.
Bu ülke ise büyüyecek.
Hem de gerçek sahipleriyle birlikte.