Önceki gün İzmir'e yapıcı bir eleştiri de yönelten; "İzmir ilerlemiyor mu?" başlıklı bir yazı kaleme almıştım. Ne sevindirici ki 'İzmir' başlıklı yazılar, genel olarak objektif değerlendirmelere dayandığında, istatistik zeminine oturduğunda, yapıcı bir gelecek perspektifi taşıdığında, çok tepki alıyor. Bu tepkilerin bir bölümü, yazılan yazının anlamına tamamen katılmayı, bir bölümü 'katkı' getirmeyi, bir bölümü ise 'düzeyli eleştiri'yi içeriyor. Bu yaklaşımların tümü, İzmir'in bir şehir olarak, aslında ne çok sevildiğini, kentte yaşayanlar tarafından nasıl sahiplenildiğini, 'aidiyet' duygusunun ne çok güçlü olduğunu; kentte yaşamayanlar tarafından ise ne çok özlendiğini ortaya koyuyor.
Yazıma iletilen değerlendirmelerin bir bölümüne tamamen katılırken, ortak yaklaşım içeren bir yanlış bilgilenmeyi ise düzeltmem gerekiyor. Bazı sevgili okurlarımız, İzmir'in artık Türkiye sıralamasında, 5. ya da 6. ili konumuna geldiğini öne sürmüş. (Bazı sevgili okurlarımız ise bu sıralamayı 9.'luk olarak belirtmiş.) Bu kesinlikle yanlış bir algı. Çünkü İzmir, iller arası sıralamada, genel konumunu yitirmiş değil. Bunu daha somut anlamak için, Devlet Planlama Teşkilatı'nın 2000 yılı verilerini kullanarak, 2003 yılında yayımladığı "İllerin Sosyoekonomik Gelişmişlik Sıralaması" adlı çalışmasına bakmak gerekli.
***
Bu çalışmada illerin ülke ve bölge içindeki konumu 'sosyoekonomik gelişmişlik sıralaması' açısından ayrıntılarıyla inceleniyor. Böyle bir alanda somut değerlendirme yapabilmemiz için, Devlet Planlama Teşkilatı'nın çalışması, en 'güncel olan' durumunda. Bu araştırmada, Ege Bölgesi tüm bölgeler arasında 'gelişmişlik sıralamasına' göre, ikinci sırada. İzmir ise 81 il arasında, 'sosyoekonomik açıdan en gelişmiş üçüncü il' olarak bulgulanmış.
Yani İzmir'in, geçmiş yıllarda da sürdürdüğü 'genel üçüncülüğü' değişmemiş durumda.
DPT'nın bu çalışması ile örtüşen farklı çalışmalar da var. Son yıllarda 'değerli araştırmalar' üreten kurumlardan, URAK (Uluslararası Rekabet Araştırmaları Kurumu) ile EDAM'ın (Ekonomi ve Dış Politika Araştırmalar Merkezi) bazı analizlerinde, İzmir aynı çıtada görünüyor. Bu kurumların 'ekonomik, sosyal ve altyapısal' verilerden oluşan alt endeksler çerçevesinde, illerin rekabet gücünü ölçmeye yönelik araştırmalarında; İzmir genel endeks sıralamasında 'en rekabetçi üçüncü il' olarak bulgulanmış. Bu çalışmaların elbette bazı alt endekslerinde, İzmir yine Türkiye açısından ön sıralarda ama ayrıca bakılması gereken bir yerde. Buna göre illerin rekabet edebilirliğini ölçen son iki araştırmada; İzmir 'fiziki altyapı, ticaret becerisi, üretim potansiyeli ve erişebilirlik alt endekslerinde', ülke çapında en rekabetçi ikinci il konumunda çıkmış. Beşeri sermaye ve yaşam kalitesinde ise İzmir, en rekabetçi dördüncü il sıralamasında. Ama yine aynı İzmir, 'markalaşma becerisi ve yenilikçilik alt endeksinde', dibindeki Manisa'nın ve Denizli'nin arkasında kalarak, ülke çapında ancak dokuzuncu sırada yer bulabilmiş. Geçen yazıda, İzmir'in acil çözülmesi gereken, Liman'dan, yeni kent merkezine (hukuki sürecin sonlanmasına) kadar, bazı sorunlarını başlıklar halinde iletmiştik. Örnek verdiğimiz araştırmalar da, elbette İzmir'in çok rahat olmasını gerektirmiyor. Bu anlamda Prof. Dr. Fuat Keyman'ın, İzmir için yaptığı 'Mazereti olmayan kent' tarifine tamamen katılıyorum.
***
İzmir 'olağanüstü avantajları' nedeniyle, zaten 'mazeretsiz' bir kent. Hele ki geçtiğimiz günlerde temeli atılan, (heyecan verici bir proje) Gebze-Orhangazi-İzmir otoyolu tamamlandığında; kent dönüşümüyle ilgili projeler sonladığında; İzmir'in acil sorunları yakında çözüldüğünde; İzmir EXPO 2020 için tüm ülkenin tam desteğini aldığında; şehrin artık hiçbir mazereti kalmayacaktır. Bu arada rahmetli, değerli Mübeccel Kıray'ın yıllar önce İzmir için yaptığı 'Örgütleşemeyen kent' ya da 'Örgütlenemeyen kent' tespiti de; kanımca hala değişmemiştir! İzmir 'mazeretsiz' olduğu kadar, hala örgütleşemeyen bir kenttir.
Mazeretsiz kent, bir de örgütlense! Artık siz hayaledin, nerelere varır!