Türkıye'nın kültür ve eğitim alanlarında istediği seviyeye gelemediği hep konuşulur.
Bir model oluşturulup devamlılık sağlayamadığımız için kültür ve eğitim alanlarında iyi neticeler alamadık. Sekiz yıl önce "Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı" kuruldu.
Başkanlığa atanan Muhittin Macit hoca çalışkan bir ekip kurup, bir model oluşturarak çok başarılı işlere imza attı. Şimdiye kadar tarih, tıp, biyografi, felsefe, edebiyat ve dini bilimler alanlarında 120 yazma eserin çevirisi ve transkripsiyonları yayınlandı. Hasan Rıza ve Şeyh Hamdullah hatlarıyla olan Kur'an-ı Kerimlerinin çok güzel tıpkıbasımları yapıldı.
Yazma Eserler Kurumu iyi bir model kurulup, becerikli insanlar atandığı takdirde Türkiye'nin kültür alanında önemli işler yapabileceğini gösteren önemli bir örnektir.
Türkiye Yazma Eserler Kurumu son olarak da Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nin önemli hocalarından Nuh Arslantaş'ın hazırladığı "Tefsiru't-Tevrât Bi'l-Arabiyye" isimli eseri neşretti. Bu eser hep bizim Batılılar bizi çok iyi biliyor bizim niye Batı hakkında araştırma yapacak adamımız yok serzenişlerimize bir cevaptır. Nuh Arslantaş, Yahudilik hakkında birçok önemli araştırmaya imza atan Türkiye'nin gurur duyması gereken önemli bir araştırmacıdır. Hem yazma eserler kurumuyla hem de Nuh Arslantaş hocayla övüneceğimiz yere Tevrat neşrinden dolayı haksız yere eleştirenler oldu. Bu tür eleştiriler asırlar boyunca farklı din ve milletlere müsamahayla yanaşan Türk geleneğine yakışmıyor. Ayrıca böyle bağnazca hareket edilirse Türkiye'de ilim gelişmez.
Nuh Arslantaş tarafından yayınlanan eser, 9. yüzyılda Bağdat'ta yaşamış Yahudi âlim Saadya Gaon'un Tevrat'a yazdığı tefsirin Arapça metninin neşri ve bu neşirden hareketle yapılan Türkçe tercümesi ve tefsiridir.
Çalışmanın nüvesini, Topkapı Sarayı III. Ahmed Kütüphanesi'ndeki (nr. A. 3522) yazma oluşturmuş.
Ortaçağ'ın önemli ilim adamlarından Saadya Gaon Tevrat'ı Arapça'ya tercüme ve tefsir eden ilk Yahudi'dir. Mu'tezile mezhebinin etkisi altında yapılan Arapça tercümeye o dönemde Yahudiler çok büyük tepki göstermişler.
Saadya, İslam kültüründen pek çok kelimeyi ödünç aldığı gibi, üslup ve açıklamalarında da İslami argümanlar kullanmış.
Saadya, yer isimlerinden ölçü birimlerine, milletlerden dillere, bitkilerden hayvanlara Tevrat'ta geçen pek çok kelimenin 9. asır Bağdat'ında anlaşıldığı şekilde ortaya koymuş.
Nuh Arslantaş ise yaptığı tefsirde bu yerleri günümüze kadar güncellemiş. Eser yayınlanırken Türk okuyucuları için kullanışlı bir metin haline getirilmeye çalışılmış.
Arslantaş, Saadya'nın bu tefsirinin tefsirini de İbranice kaynaklardan hareketle yapmış.
Saadya tercümesi, Tevrat'ın İbranice metni ile karşılaştırılarak, kaynak metinden farklı yorumlara işaret edilmiş. Sonuçta başarılı bir neşir yapılmış.
Şimdiye kadar birçok önemli eserin yayınlanmasına vesile olan Muhittin Macit ve böyle önemli bir çalışmayı neşreden Nuh Arslantaş'ı tebrik ediyorum.