Denizlerin tarihimizde yeri oldukça az gibi görünür ve Türkler'in tarih boyunca denizlerden uzak kaldığı anlatılır. Bunun sebebi denizcilik tarihimizle ilgili fazla araştırma yapılmamasıdır. Osmanlı denizcilik tarihinin önemli ismi İdris Bostan'ın yaptığı araştırmalar ve yaptırdığı tezler denizciliğimize haksızlık yaptığımızı ortaya çıkarmıştır.
OSMANLI DENİZCİLİĞİ
Batı Anadolu sahilleri, Türkler'i denizcilikle tanıştırdı ve bu bölgede ortaya çıkan Çaka Bey denizcilikte ilk adımları attı. Çaka Bey'den sonra Aydınoğulları, Karesioğulları, Menteşeoğulları gibi Batı Anadolu Türk beylikleri denizcilikte temayüz ettiler. Osmanlı denizciliği de 14. yüzyılın başlarından itibaren oluşan Batı Anadolu deniz gaziliği geleneğine dayandı. Kara devleti olarak kurulan Osmanlı Beyliği, ele geçirdiği beyliklerdeki gemi ve denizcileri kullanarak denizlere açıldı.
Yıldırım Bâyezid devrinde, Gelibolu donanma üssü ve tersane olarak seçildi, Fatih, İstanbul'u fethettikten sonra Akdeniz ve Karadeniz'e açıldı, İkinci Bâyezid, Akdeniz'de faaliyet gösteren Türk korsanlarını devlet hizmetine alarak donanmayı geliştirdi, Yavuz da İstanbul'da tersaneyi büyüttü.
Kanunî zamanına gelindiğinde Osmanlılar, Avrupa'nın en büyük kara gücü hâline gelmişlerdi ama denizlerde aynı başarıyı sağlayamıyorlardı.
DENİZLERİN HAKANI
İkinci Bâyezid ve Yavuz dönemlerinde tersaneler büyütülerek ve yenileri kurularak, Osmanlı donanması gemi sayısı açısından büyümüştü. Sıra tecrübeli denizcileri Osmanlı donanmasında istihdam etmeye gelmişti.
Kanunî, babası Yavuz döneminde Osmanlı hizmetine giren Cezayir Sultanı Barbaros Hayreddin Paşa'yı İstanbul'a çağırarak 1534'te kaptanıderya yapınca Osmanlı donanması Akdeniz'in en etkili deniz gücü oldu. Kanuni'nin Barbaros'a "Deniz Beylerbeyliği"ne tayin ettirerek vezirlik rütbesi vermesi Osmanlı denizciliği için bir dönüm noktasıydı.
Denizciliğimiz "Cezayir-i Bahr-i Sefid" adıyla bir eyalet olarak teşkilatlandırılıp, başına mülkî ve askerî sorumluluk taşıyan bir beylerbeyi getirilmişti.
Barbaros, 1538'de Andre Doria komutasındaki Haçlı donanmasını Preveze Deniz Muharebesi'nde mağlup etti.
Donanmamızın gücü sayesinde Uzakdoğu ve Hindistan'daki Müslüman devletlere yardım eli uzatan, ticarî ve dinî amaçlarla deniz güvenliğini sağlamakla sorumlu olan bir Osmanlı İmparatorluğu ortaya çıktı.
1538 tarihli Bender kitabesinde Kanunî, "gemiler yürüden Bahr-i Frenk u Mağrib ve Hinde" bir sultan olarak tarif edilmiştir.
Osmanlı donanması 1560'ta kazandığı Cerbe Deniz Muharebesi'yle Akdeniz'de gücünün zirvesine çıktı ve bu üstünlüğü sayesinde Kıbrıs fethedildi.
Osmanlı padişahları artık "hakanü'l-bahreyn", yani denizlerin hakanı olmuşlardı.
Garb Ocakları denilen Libya, Cezayir ve Tunus'taki deniz gazilerimiz Akdeniz'i aşarak Atlas Okyanusu'nda faaliyet gösterdiler.
Barbaros'un Türbesi'ni Selamlama
Barbaros Hayreddin Paşa, 5 Temmuz 1546'da vefat etti. Ölümüne "Mate Reisü'l- Bahr=953/1546 (Denizin Reisi öldü)" sözü ile tarih düşüldü. Hayatta iken yaptırdığı Beşiktaş'taki medresesinin yanındaki türbeye gömüldü. Osmanlı donanmasının denizlere açıldığı yer olan bu limana gömülmeyi kendisi vasiyet etmişti. Böylece öldüğünde bile çok sevdiği denizden ve gemilerden uzak kalmayacaktı. İstanbul'dan ayrılacak olan donanma Beşiktaş'taki Hayreddin iskelesine demir atar, sonra denize açılırdı. Karadeniz'deki Mavi Vatan tatbikatını bitiren donanmamız Barbaros Türbesi'nin önünden geçerken bütün gemi personeli güverteye çıkıp, gemilerin çaldığı üç düdükle pirleri olan efsanevi kaptanıderyayı selamladılar. Kesintiye uğrayan bu âdet donanmamız tarafından tekrar hayata geçirildi. Bundan sonra da devam ettirilecek. Haftada yarım gün açılan Barbaros türbesi de Deniz Kuvvetleri'nin yeni yönetimi tarafından haftada beş gün ziyaretçilere açıldı.