Yerel seçimlere 36 gün kala siyasi partilerin kampanyaları düşük tansiyonda seyrediyor. Düşük tansiyondan kastım sert polemikler, keskin ötekileştirmeler ve kutuplaşma dönemine henüz girilmemiş olması. Yani başat bir beka söyleminin öne çıkmaması.
Yoksa Cumhurbaşkanı Erdoğan hummalı seçim çalışmasına il il dolaşarak devam ediyor. Uzun aday belirleme uğraşını YSK'nın tarihi sebebiyle nihayet tamamlayabilen CHP'nin Genel Başkanı Özel bile kampanya söylemlerini seslendirmeye başladı. Belediye başkanı adayları da hem yapacaklarını anlatmayı hem de diğer adayları eleştirmeyi sürdürüyorlar. Ancak mevcut kampanya gündemi Mayıs 2023 seçimlerinin aksine çok parçalı seyrediyor.
Bunun temel nedeni yerel seçimlerde ittifak yerine neredeyse bütün partilerin adaylarıyla yarışmasının öne çıkması.
Partilerin 2028 öncesinde özgül ağırlıklarını görmek istemeleri. Elbette AK Parti ve MHP arasındaki ittifak ile CHP ve DEM Parti, CHP ve TİP arasındaki kısmi işbirliği haricinde... CHP ve DEM Parti arasında müzakeresi şeffaf ancak pazarlığın mahiyeti örtülü olan uzlaşmanın kampanya konusu olacağı açık. "Kent uzlaşısının" şimdiden iktidar tarafından "Kandil uzlaşısı" olarak adlandırılması bunu gösteriyor. İyi Parti Genel Başkanı Akşener'in "Atatürk'ün vârisi DEM'leniyor bugün" cümlesiyle CHP'yi hedef alması bu kent uzlaşısı eleştirisinin Cumhur İttifakı'nın ötesine geçtiğini ifade ediyor. İyi Parti, Zafer Partisi, Memleket Partisi, SP, GP ve DEVA gibi partiler varlık gösterebilmek için CHP adaylarını da eleştirmek durumundalar. Aksi takdirde bazı partiler Erdoğan'ın söylediği gibi siyasetten silinebilir.
***
Kampanya gündeminin parçalı halinin bir diğer sebebi de muhalefet partilerinin Mayıs 2023 yenilgisinin etkilerinden ve hesaplaşmasından hâlâ kurtulamamış olması. Genel başkan değiştiren CHP'de aday belirleme sürecinin sancıları "değişim" iddiasını bile hızlıca eskitmiş görünüyor. Bu partideki 31 Mart akşamı ile 1 Nisan sabahını bekleyenler arasındaki ayrışma Genel Başkan Özel'in söylediği "3-5 hazımsızın" ötesine geçmiş durumda. Siyaset yapmaya devam eden Kılıçdaroğlu'nun olası yenilgi üzerine 1 Nisan'dan itibaren "buradayım" demesi muhtemeldir. İstanbul, Ankara ve İzmir dahil 11 büyükşehirlerde kaybetme korkusu CHP'yi 2019'daki seçmeni aramaya ve konsolide etmeye zorluyor. 2019 ve 2023 ittifak ortamı bugün olmadığına göre CHP medyasının "iktidar kazanır" korkutması pek etkili olacak gibi görünmüyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın CHP'yi iktidar çekişmesi içinde resmetmesi ve CHP seçmenine "alternatif değilsiniz" çağrısı yapması ikili kutuplaşma ihtimalini ortadan kaldırıyor. "Erdoğan karşıtlığı" sermayesinin zaten eski etkisi yok, bu kapsayıcı söylem ile daha da etkisizleşiyor. Dahası, CHP'nin "dağınıklığına ve çürümüşlüğüne" yapılan eleştirilerin telif hakkı da yine CHP'lilerde.***
Elbette CHP "ya iktidarın adayı ya benim adayım" ikiliğini bir beka söylemi ile kurmak ister.
Ancak bunu nasıl kurabileceğini kestiremiyor. Ne CHP seçmeninin konsolide edecek ne de diğer muhalefet partilerin seçmenini çekebilecek bir söylem oluşturabildi. Nitekim İBB'nin CHP adayı İmamoğlu'nun kullandığı "ben ve diğerleri" söylemi hem etkili değil hem de sorunlu. Şu soruyu sorduruyor: Acaba İmamoğlu yenilgiyi kabul etti de "herkese karşı yine de yüksek oy aldım" demeye mi hazırlanıyor? Bunun anlamsız olduğu açık. 6'lı masa kurabilen Kılıçdaroğlu Mayıs 2023 seçimlerinde İstanbul'da yüzde 50'yi geçmişti.
İmamoğlu'nun kampanyası 2019'un kopyası. Halbuki şartlar çok farklı. Diğer muhalefet partilerinin oylarına sahip çıkması ile son 36 günde İmamoğlu önüne gelen anket sonuçları ile üzülebilir. Ve ister istemez CHP'deki 1 Nisan hesabı yapanlar arasına katılabilir.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
Burhanettin Duran | CHP'de kampanya problemi ve sürpriz 1 Nisancılar