Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın çarşamba günkü Kahire ziyareti ile Türkiye'nin yürüttüğü normalleşme politikasının bir halkası daha tamamlandı. Ankara ve Kahire arasında 12 yıllık gerginliğin uzlaşmazlıklarını aşan ve yeni bir güç birliğini hedefleyen irade oluştu. Geçmişteki söylemleri gündem yaparak "diz çökme ya da U dönüşü yapma" tartışmaları ile meşgul olmanın bir karşılığı yok. Bu irade Türkiye açısından normalleşme politikasının tamamlanarak stratejik ortaklıklar geliştirme politikasına yeni bir halka eklemektir. Gazze krizi ile yeni bir döneme giren Ortadoğu için ise bölgesel güç denklemlerine etki edecek bir gelişmedir. Arap isyanları sonrası dönem çoktan kapandı. Bölgesel güçler aralarındaki uzlaşmazlıkların gerginlik ve kapışma ile yürütülmesinin sınırlarını gördükleri için yeni bir anlayışa geçtiler. Bu değişimde Trump döneminde küre başında buluşan ülkelerin hırslı projelerinin (İran'ı ve hatta Türkiye'yi sınırlandırma) çalışmayacağını görmelerinin büyük payı var.
***
Biden yönetiminin başa gelmesi (Ocak 2021) İran'a uygulanan maksimum baskı politikasını sona erdirdiği gibi Ortadoğu'da dört ayaklı bir normalleşme sürecini de başlattı: a) Katar ve Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi'nin (KİK) diğer üyeleri arasında b) İran ve Suudi Arabistan arasında c) Türkiye ile Suudi Arabistan, BAE, İsrail ve Mısır arasında d) İsrail ile Arap ülkeleri arasında...
Küresel ve bölgesel kaosa adaptasyon göstermede öne çıkan ülkelerden birisi olarak Türkiye'nin yürüttüğü normalleşme politikası diğerlerine kıyasla daha başarılı görünüyor. KİK üyeleri arasındaki ilişkiler toparlansa da durumun Katar ablukası öncesine döndüğü söylenemez. İran ve Suudi Arabistan arasındaki iyileşmede Çin'in arabuluculuğunun etkisi oldu.
Ancak Gazze krizinden sonra Kızıldeniz'de ortaya çıkan gerilimler "İran'ın vekilleri" olgusunun Körfez ülkeleri için bir realite olmaya devam edeceği açık. Yine İsrail'in Gazze'deki katliamları Tel Aviv ile Arap başkentleri arasındaki normalleşmeyi sekteye uğrattı. En son Riyad 1967 sınırlarına göre Filistin devletinin kurulmasını İsrail ile normalleşme için bir şart olarak öne çıkarttı.
***
Türkiye ise çok sayıda ülke ile ilişkileri iyileştirmede ciddi mesafeler aldı. Yunanistan ile yüksek düzeyli işbirliği toplantısını yapacak noktaya gelirken ABD ile İsveç'in NATO üyeliği onayı ve F-16 alımı ile yeni bir olumlu sayfa açtı. BAE ve Suudi Arabistan ile ilişkiler stratejik ortaklığı konuşacak düzleme vardı. Kahire ziyareti ile Cumhurbaşkanı Erdoğan bölgesel satrançta yeni bir hamle yaptı. Bu ziyaret ile bir yandan enerji, ticaret, yatırım ve savunma alanlarında yüksek düzeyli stratejik işbirliği düzlemine geçildi. Diğer yandan Türkiye, Gazze krizinde Mısır'a destek vererek bölge ülkelerini Filistin davasına odaklama politikasına güç verdi. Ankara'nın son üç yıldır yürüttüğü normalleşme politikasının eksik halkası Suriye oldu. Şam yönetimi Suriye'nin kuzeyindeki Türk askeri varlığının geri çekilmesini ön şart koştuğu için bu süreçten olumlu bir sonuç alınamadı. İsrail ile yürütülen normalleşmedeki geri gidişin sorumlusu ise Netanyahu hükümetinin Gazze'deki katliamlarıdır. Bu anlamda İsrail, Ortadoğu'daki normalleşme trendlerinde geriye gidiş yaşayan tek ülke durumunda. Ankara, normalleşmeyi stratejik ortaklıklara çevirerek BM Genel Sekreteri Guterres'in bahsettiği "kaos çağına" hazırlanıyor.