Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "milli ve yerli bir duruş sergileyip konumunu yeniden gözden geçirerek 6'lı masayı terk etmesini istemesi" gözleri İyi Parti ve genel başkanı Akşener'e çevirdi.
Erdoğan'ın reddedeceğini bildiği halde İyi Parti'ye dönüşüm çağrısı yapması birçok çevrede merak uyandırdı. Hatta bazı yorumcular bunu Erdoğan'ın 6'lı masadan korkmasıyla açıklama garabetine düştüler.
Halbuki yapılan siyasi bir manevra.
Reddedilse bile bu manevra yeni hamlelerle kendini tamamlayacak bir siyaset tarzına tekabül ediyor. Malum, Cumhurbaşkanlığı sisteminin yüzde 50 artı 1'e ulaşmayı gerekli kılması ittifak siyasetini getirdi. Aslında 2018'den bu yana da Cumhur İttifakı ile Millet ittifakı birbirlerini yoklamada aynı taktiği uyguluyor: Karşıda çatlama oluşturmaya çabalarken kendi içinde bütünlüğünü korumak.
***
Kılıçdaroğlu'nun MHP'nin iktidarın yanında konumlanmasını milliyetçilik üzerinden sorgulaması gibi Erdoğan ve Bahçeli, İyi Parti'ye yerinin 6'lı masa olmadığını hatırlatıyor. Hatta bu sadece Akşener ve partisi ile sınırlı değil. Cumhur İttifakı 6'lı masadaki partilerin seçmenlerine ulaşabilmek için belirli aralıklarla "yerli-milli olma" kriterini gündeme getiriyor. Erdoğan, "Bay Kemal" eleştirileriyle Kılıçdaroğlu'nun 6'lı masadaki dayatmalarına ve CHP çevrelerinin özgüvenine katkı veriyor.
"Yerli-milli dönüşüm" çağrısıyla da İyi Parti'nin ve Akşener'in masadaki değerini yükseltiyor. Nitekim Akşener, Erdoğan'ın önerisini reddetmekle kalmadı partisini "ülkenin kilit taşı" ilan etti: "İyi Parti'nin denklemin içinde bulunmadığı hiçbir bileşen bir şey yapamıyor." Hem DP hem de CHP kökenli bir aileden geldiğini söyleyen Akşener, 2019 yerel seçimlerinde 11 büyükşehir belediyesinin alınmasını kendi siyasetine bağlıyor.
Daha önce CHP çevrelerine "Borcumuzu fazlasıyla ödedik" diyen İyi Partililerin bu büyükşehir belediyelerinin hiçbirisinin kendi partilerinde olmadığını bilmemesi mümkün değil. Yani CHP ile yapılan işbirliğinin çok büyük parçasını CHP aldı. İyi Parti'ye kalan bazı belediyelerde ihale almak ve buralara bir miktar kadro yerleştirmek oldu.
Aynısının 2023 seçimlerinde tekrarlanması İyi Parti'nin küçük bir sağ parti olmayı kabullenmesi demek. Bu korku, hayli yorucu bir sancı doğuruyor.
***
"Merkez sağın büyük partisi olma" iddiasındaki İyi Parti'nin çözemeyeceği bazı sorunları var.
1- CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun ortak aday olması durumunda Akşener, bırakın merkez sağın başına oynamayı 6'lı masada ikincil role düşecek.
2- İkincil rolde kalmak muhafazakâr ve laik sağ seçmene aynı anda hitap edebilme iddiasını da zayıflatıyor.
3- 6'lı masada ortak politikalar ve geçiş süreci konularında DEVA ve GP daha fazla ağırlık koyarken, İyi Parti sürekli ortak aday, başörtüsü ve HDP konularında şikâyet eden konuma düşüyor. Masaya ne politika ne de yeni bileşenler ekleyebiliyor.
4- Ortak aday konusundaki manevraları da CHP çevrelerinden sürekli terbiye edici ve sorgulayıcı eleştiriler alıyor.
5- Türk milliyetçisi bir örgütlenme ile başlayan Akşener, laik sağ tabana ulaşmakta DEVA ve hatta CHP ile yarışmakta zorlanıyor.
6- HDP'yi 6'lı masaya bir şekilde eklemek isteyen çevreler İyi Parti'nin "Kılıçdaroğlu ile kazanamayız" mesajına "HDP'siz kazanamayız" cevabıyla karşılık veriyor.
7- Bir yanda Cumhur İttifakı, İyi Parti'yi yerli-milli olmaya çağırırken diğer yanda HDP Akşener'i "Kürt düşmanı" ilan ediyor.
***
Bütün bunlar gösteriyor ki, İyi Parti ittifakların iç ve dışa yönelik manevralarından en fazla etkilenen parti durumunda. Bu parti kimlik ve ideoloji fay hatlarının da tam ortasında...
Şimdilik Akşener'in seçim yaklaştıkça daha da hareketlenecek hatlar üzerinde başarılı bir sörf yaptığını söyleyemeyiz.
CHP'nin "artık bizim zamanımız" özgüveni ile İyi Parti'nin "kotarılamaz sağın büyüğü olma" iddiası birbiriyle çatışıyor.
Erdoğan'ın yaptığı ara sıra buna işaret etmek, o kadar...
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz