Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın heyetiyle geçtiğimiz iki gün Türk Devletleri Teşkilatı'nın (TDT) 9. Zirvesi için Semerkand'daydık.
Geçen yılki İstanbul Zirvesi'nde TDT "konseyden teşkilata" dönüşerek yeni bir entegrasyon atılımı gerçekleştirmişti. Dönem başkanlığını Özbekistan'ın devraldığı Semerkand Zirvesi'nde ise 2040 Vizyon belgesinin ilk 5 yıllık uygulama kılavuzunu oluşturan kararlar alındı. Düzensiz göçün engellenmesi için işbirliği ve Türk Yatırım Fonu'nun kurulması öne çıkanlar... Yine Türk diplomasisinin önemli bir kazanımı da KKTC'nin TDT'ye gözlemci üye olarak kabul edilmesidir. Böylece Semerkand'da Türk dünyasının entegrasyonu için yeni adımlar atıldı.
Entegrasyon örgütlenmelerine uzun ve kararlı bir süreçten sonra ulaşılabilir. TDT'nin nihai hedefine ulaşabilmesi için uluslararası konjonktürün ve taşıyıcı aktörlerin 1990'ların başına kıyasla daha hazır olduğunu söyleyebiliriz.
***
Günümüzde uluslararası sistemdeki derinleşen büyük güç rekabeti çeşitli riskler ve belirsizlikler barındırsa da Türk dünyasının birlikte yükselebileceği imkânlara da karşılık geliyor. Batı, Rusya ve Çin denkleminde Türk devletleri hem kendi aralarındaki sorunları çözebilecek hem de çok boyutlu entegrasyonu hızlandıracak rasyonel bir düzlemde buluşabilir. Özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın diplomasideki yirmi yıllık tecrübesi sadece Türkiye için değil Türk dünyası için de bir avantaj oluşturuyor. Türkiye, Türk devletlerine aynı göz hizasından ve karşılıklı menfaatleri gözeterek yaklaşıyor. Asla bu ağabeylik psikolojisi değil.
Son yıllarda Azerbaycan ile ileri noktaya taşıdığı ortaklığa ek olarak Türkiye, Kazakistan, Özbekistan ve Türkmenistan ile de "kardeşin tecrübe aktarımı ve vizyon paylaşımı" çerçevesinde uzun vadeli bir entegrasyonun adımlarını atıyor. Türkiye son yıllarda geliştirdiği yeni kapasite ile güvenlik ve savunma alanlarında Türk devletlerine ciddi katkılar verebilir. Elbette TDT'nin siyasi ve ekonomik entegrasyonu ile güvenlik çıkarlarını ortaklaştırmada yürüyecek çok yolu var.
***
Semerkand'da Cumhurbaşkanı Erdoğan'a Yüksek Düzeyli İmam Buhari Nişanı takdim edildi. Erdoğan'a verilen ödül sembolik bir anlama sahip. Malum, Türkiye ile Özbekistan arasındaki kültürel ve dini bağlar ciddi bir geçmişe dayanıyor. İmam Buhari, İmam Maturidi ve Şah-ı Nakşibend dahil Türkiye'deki İslam anlayışını belirleyen önemli tarihi şahsiyetlerin türbeleri Özbekistan'da. Bu ödül ile Türkiye ve Özbekistan arasındaki çok boyutlu bağların altı bir kez daha çizildi. Sovyet döneminin kültürel tahriplerinden kurtulmak ve geçmişle sağlıklı bir bağ kurmak için Özbekistan, Türkiye'nin tecrübesinden istifade edebilir. Gençlerin daha dindar olduğu Özbekistan'da Selefi akımların radikalleştirici etkisinden korunmak için Türkiye ile kurulan dini bağlar faydalı olacaktır. Mirziyoyev döneminde dışarıya açılma süreci yaşayan Özbekistan için Türkiye, diplomasi alanında da başarılı bir örnek... Taşkent'in, Rusya'yı provoke etmeden Batı ve dünya ile ilişkilerini geliştirmede Ankara ile işbirliğinden kazanacağı çok şey var.
***
Son dönemde Türkiye, Orta Asya ve Kafkaslar'da istikrara katkı sağlayan dengeleyici bir aktör olarak yükseldi. Bu itibarla, Rusya ve Çin'in rekabet halinde olduğu Türk dünyası için Türkiye'nin politikası hem ilham alınacak bir örneklik teşkil ediyor hem de güçlü bir ortaklık sunuyor. Eski Sovyet dünyasından gelen Türk devletleri, Rusya ile çalışmak durumundalar. Bölge ülkesi olan Çin de ekonomik yatırımlarla başlayan hırslı bir jeopolitik ilgiye sahip. İşte bu rekabet ortamında Türkiye'nin diğer üye ülkelerle TDT'yi güçlendirmesi çok önemli.
Batı ittifakının bir parçası olan Türkiye, Rusya ile hem birlikte çalışabiliyor hem de rekabet edebiliyor. Yine Çin'in bölgeye yakınlığı ve artan ekonomik ilgisi düşünüldüğünde Çin-Orta Asya ilişkilerinin Afrika örneğine benzememesi için Türkiye'nin dengeleyici katkısı olacaktır. Gelecek zirvelerde Türk dünyasının entegrasyon sürecini sürdürecek daha ileri adımlar atılmalı.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz