G20 Zirvesi için Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın heyeti ile birlikte Endonezya'nın Bali adasındayız. Bugün sizlere Türkiye ve Endonezya arasında imzalanan 5 anlaşma ve Biden ile Şi arasındaki 3 saatlik konuşmanın öneminden bahsetmek isterdim.
Ancak aklımız, yüreğimiz İstiklal Caddesi'nde hain PKKYPG terör saldırısı ile kaybettiğimiz 6 canımızda ve 81 yaralımızda kaldı. Milletimizin ve şehitlerin ailelerinin başı sağ olsun. Yaralılarımıza Allah'tan acil şifalar dilerim. Onlarcasını güvenlik birimlerinin engellediği bu tür terör saldırılarının Türkiye'nin güvenliğini, istikrarını, barışını ve yükselişini hedef aldığından kimsenin şüphesi olmasın. Bugünler, terör ile milletçe ve devletçe birlikte mücadele ettiğimizi ve pes etmeyeceğimizi gösterme günleridir.
Zihinleri bulandıracak farklı polemiklerin günü değildir. Bombayı doğrudan sivilleri hedef alarak bankın yanına koyan Ayn el Arab'lı kadın teröristin ve birlikte hareket edenlerin, PKK bu teröristi infaz etmeden yakalanması önemlidir. İfadesinde PKK tarafından eğitildiğini söyleyen terörist kadın, Suriye'nin kuzeyindeki PKK-YPG terör koridorunun tümüyle temizlenmesinin ne kadar acil olduğunu yeniden göstermiştir. Saldırıyı PKK'nın üstlenmemesi kendisini Batı başkentleri nezdinde doğrudan sivilleri öldüren konumda göstermemek içindir.
***
Malum, son yıllarda Türkiye, FETÖ, DEAŞ ve PKK-YPG terörü ile mücadelede büyük başarılar elde etti. Ayrıca gerek içeride gerekse Suriye'nin kuzeyinde PKK-YPG'nin orta-üst düzey yöneticilerine karşı yürüttüğü başarılı operasyonlar örgütü çökme aşamasına getirdi. PKKYPG'nin Türkiye'nin Suriye'de kurduğu güvenli bölgelerde çok sayıda bombalı saldırıda bulunması Ankara'yı ziyadesiyle rahatsız ediyordu.
Taksim saldırısından sonra Türkiye, PKK-YPG ile mücadelede yeni bir aşamaya geçecektir. Ankara, güney sınırımızda 30 km'lik derinlikte teröristlerin temizlenmesi meselesini hem ABD hem de Rusya nezdinde ısrarla gündeme getirecektir. İran'ın da PKK konusunda yeniden uyarılması gerekir. Terörün kınanması ve acımızın paylaşılması yeterli değil. Batı başkentleri, Moskova ve Tahran, terörle mücadelenin "senin-benim teröristim ayrımı" ile yapılamayacağını artık görmelidir. Yine Ankara'nın İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliği konusunda terörle mücadeleyi neden öne çıkardığı ve teröristlerin iadesini istediği sanırım anlaşılmıştır. Mesele canımızın güvenliğidir, diplomatik hesaplar değildir. Türk kamuoyu bu başkentlerden müttefikliğin, komşuluğun hatta insanlığın gereğini yerine getirmesini beklemektedir.
***
Türkiye ile diplomaside boy ölçüşemeyenlerin terör örgütlerini ülkemize karşı harekete geçirmesi pekâlâ mümkündür.
Buna karşı milletçe gösterilmesi gereken duruş, terörün bizim birliğimizi, direncimizi, kararlılığımızı ve ülkemizin yükselişini durduramayacağını söylemektir. Sosyal medyada bazı kişilerin terörü iç siyaset malzemesi gibi sunan kötücül yaklaşımları kabul edilemezdir. Dünyanın belirsizliklerinin arttığı bir dönemde diplomatik başarıları ve istikrar adası olması ile dikkatleri üzerine çeken Türkiye, hepimizindir. Son söz olarak, New York Times gazetesinin canlarımızı alan terör saldırısından bahsederken Türk vatandaşlarını es geçerek "turistlerin" İstiklal Caddesi'nde "vakit geçirdiğini" belirten dili en hafif tabiriyle utanç vericidir.