2021'in son gününde uluslararası sistemin ve dış politikamızın durum değerlendirmesini yapmak yeni yılda bizi neler beklediğini anlamaya katkı sunar. Bir önceki gibi salgının gölgesinde geçen bu yılı Türkiye olarak Turkovac'ın uygulamaya başlanmasıyla kapatıyoruz. Aşısını üreten 9 ülkeden birisi olarak bu haklı gururu yaşasak da geçtiğimiz yıl dünya, aşı milliyetçiliğinden dahi kurtulamadı. Önümüzdeki yıl küresel sistemde etkin aktör olma tercihini sürdürecek olan ülkemizin aşı ve SİHA gibi üstünlüklerini diplomaside öne çıkarması şaşırtıcı olmayacak. Yeni varyantlarla 2022'de etkisini kaybetmesi beklenen salgının etkileri (enflasyonun yükselmesi, tedarik zincirlerindeki kırılma ve işsizlik) ise bir süre daha dünya ekonomilerini zorlayacak.
ULUSLARARASI SİSTEM NEREYE?
Mart 2020'den itibaren başlayan pandeminin dünyayı nasıl etkileyeceği tartışmasında bugün söylenecek şey, uluslararası sistemde beklenen ölçüde radikal bir değişimin gerçekleşmediğidir. Henüz Birinci Dünya Savaşı sonrası şartlarına benzer bir noktada değiliz. Ancak büyük güçlerin rekabeti hızlanırken bütün devletler güvenlik, sağlık, iklim değişikliği, çevre, tabii kaynaklar ve teknoloji konularında stratejik kapasitelerini genişletmeye çalışıyor. ABD ve Çin arasındaki rekabet soğuk savaş formuna doğru gidiyor. 2021 başında yönetime gelen Biden, Hint- Pasifik bölgesinde Çin'i sınırlandırmak için yeni hamleler başlattı. Ancak "geri döndüğü" iddia edilen ABD, Afganistan'dan çekilme ve AUKUS kararları ile Trans-Atlantik İttifakı bileşenlerini endişelendirdi. Bu yılın başındaki Kongre baskını ile utanç yaşayan Washington'ın yıl sonunda düzenlediği "Demokrasi zirvesi" ise hayli sönük geçti.
RESTORASYON DA LİDERLİK DE UZAK
Ne "liberal düzenin restorasyonu" ne de "ABD'nin küresel liderliği" ufukta görünmüyor. Çin karşısında ABD ile yakınlaşan Hindistan rahatlıkla Rusya'dan S-400 alabiliyor. Yine farklı çıkarlara sahip Avrupalı müttefikleri bile Çin konusunda ABD'ye yeterli desteği vermiyor. Donbass krizi üzerinden NATO'nun genişlemesinin durdurulması yönünde güvenceler isteyen Rusya, ocak ayında ABD ile masaya oturuyor. Çin ve Rusya'yı aynı anda karşısına alan ABD'nin çelişkileri çok. İklim değişikliği ve ticaret açısından Pekin ile çalışması gereken Washington, stratejik rakibini nasıl sınırlandıracağını tam olarak netleştiremiyor. Rusya ile gerilimde dahi ABD, Fransa ve Almanya farklı pozisyonlara sahip. AB'nin "stratejik özerklik" arayışı da sorunlu Türkiye ve parçalı Rusya politikaları sebebiyle etkisiz durumda.
NORMALLEŞME SÜRECİ...
Biden yönetiminin tercihleri ve salgının etkileri Ortadoğu'da yeni güç hesaplamaları ve konumlanmalar getiriyor. Türkiye, BAE ve İsrail normalleşme trendinde öne çıkan aktörler. Normalleşme arayışı 2021'de dış politikamızı belirleyen en önemli husus. Bu arayış, kendileri ile gerilim yaşanan aktörlerin "konjonktürün değişimi" değerlendirmesine verilen cevapla vücut buldu. ABD ve AB ile yürütülen sürecin istenilen yerde olmadığı açık. Yunanistan ile görüşmeler Atina'nın hatalı değerlendirmeleri ile kesintiye uğrama riski taşıyor. Ermenistan, İsrail, Mısır ve Suudi Arabistan ile normalleşme arayışları ise 2022'nin gündemine damga vurabilir. Bir husus vurgulamakta fayda var. Cumhurbaşkanı Erdoğan yönetimindeki dış politikamızın uzun süredir hedefi Türkiye'nin uluslararası konumunu yükseltmek ve küresel sitemde daha etkin aktör olmak. Sert gücün kullanılması da normalleşme politikası da aynı hedefe giden ve birbirini tamamlayan politikalar. Ayrıca, Ankara, 2022'de de pro-aktif ve girişken bir diplomasi yürütecek. Kasım ayında Türk Devletleri Teşkilatı ve Aralık'ta 3. Türkiye-Afrika Ortaklık Zirvesi ile bu iddiasını gösterdiği gibi... Erdoğan'ın 2021'de 12 gezi ile 14 ülkeye gitmesi ve 25 ülkenin devlet ve hükümet başkanlarını ağırlaması gibi. Tüm insanlığa ve milletimize sağlıklı ve mutlu bir yeni yıl dilerim.
Not: Daha kapsamlı 2022 öngörüleri için SETA'nın yayımladığı Security Radar 2022'ye bakılabilir, https://www.setav.org/ en/seta-security-radar-turkeys-geopoliticallandscape- in-2022/