CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, erken seçim istemekten hiç usanmıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan defaatle seçimlerin "belirlenen tarihte yapılacağını" ve tartışmaya "noktalı virgül değil de nokta koyduğunu" söylese de Kılıçdaroğlu ve muhalefetin diğer unsurları erken seçim lafını dillerinden bırakmayacak. Bu söylemin kendilerine faydalı olduğunu sanıyorlar. Haziran 2023 seçimlerine 18 ay kala bu isteğin seçmen nezdinde siyasi getirisinin olmadığı görüşündeyim. Her türlü eleştiriye rağmen seçmen, bir türlü muhalefetin temsilcilerini ülkenin sorunlarına çözümün adresi olarak konumlandırmıyor. Yapılan popülist vaatler CHP'nin oylarında sıçramaya sebebiyet vermiyor. Yine, geçtiğimiz pazartesi açıklanan program ile kurda büyük düşüşün gerçekleşmesi Cumhurbaşkanı Erdoğan'a olan güçlü güveni gösterdi. Milletimiz, hayat pahalılığına ve gelir dağılımına dair sorunların çözümünü Erdoğan'dan bekliyor. Kalkınma, büyüme, yatırım ve ihracat konularında yaptıklarına ve söylediklerine kulak veriyor. Erdoğan'ın erken seçime karşı çıkmasının üç sebebi var:
1- Seçimlerin zamanında yapılması Cumhurbaşkanlığı sisteminin yerleştiğinin göstergelerinden birisi olacak.
2- Kalkınma-ihracat odaklı ekonomik programın sonuçlarını almak için mevcut süreyi kullanmak istiyor.
3- Haziran 2023'te yapılacak cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinin aynı zamanda 2024 yerel yönetimler seçimlerinin kaderini belirleyeceğinin farkında.
Bu değerlendirmelerle erken seçim tartışmasına "nokta" koyuyor.
Gerçi, 2022 Kasım ayında ülkeyi seçime zorlamak isteyenlerin pes etmeyeceği de açık.
YEREL YÖNETİM TARTIŞMASI SEÇİMLERDE BELİRLEYİCİ OLUR MU?
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmalarında CHP belediyelerinin kötü performansı giderek öne çıkıyor. Dün Kızılcahamam'da AK Partili belediye başkanlarıyla yaptığı toplantıda partisinin icraatlarını anlatmakla yetinmedi; "CHP belediyeciliğini" eleştirdi: "Bir yıl yalanla, cilayla bizim yaptığımız işleri kendilerine mal ederek idare ettiler. İstanbul'da, Ankara'da bunu yaptılar. İkinci yıl makyajları dökülmeye başladı. Önümüzdeki yıldan itibaren insan içine çıkacak yüzleri varsa kalmayacaktır." "İcraat değil algı ve ajans belediyeciliği" olarak nitelediği CHP tecrübesini, Erdoğan üç örnekle eleştirdi:
1- Kılıçdaroğlu "namus sözü" vermesine rağmen İBB 15 bin kişiyi ekmeğinden etti. Bir kısmı terör örgütleriyle iltisaklı olan 45 bin kişiyi işe doldurdu.
2- Kentsel dönüşümü uygulamak bir yana İzmir belediyesinin kaçak yapılaşmaya göz yumması.
3- Kılıçdaroğlu'nun Şanlıurfa'da "belediyeyi bize verin çiftçiye elektriği bedava yapalım" vaadini neden Hatay, Adana ve Antalya belediyelerinde uygulamadığını sorguladı.
Bu eleştiriler 2023 seçimlerinde muhalefetin yerel yönetim performansının ana tartışmalarından birisi olacağına işaret ediyor. Kılıçdaroğlu'nun CHP belediyelerini övmesinden kendisinin de bu durumun farkında olduğu anlaşılıyor. İktidarın performansı cumhurbaşkanlığı sistemine verilen desteği belirlediği gibi, CHP'nin İstanbul başta olmak üzere belediyelerdeki uygulamaları muhalefetin "yereldeki iktidar" tecrübesini ortaya koyacak. Proje ve hizmet yerine algıya ağırlık veren CHP belediyelerinin seçim döneminde dört yıllık performanslarını anlatmaları çok zor olabilir. Somut örnekler üzerinden muhalefetin "ülkeyi yönetebiliriz" iddiası zayıflıyor. Muhalefeti belediyelerde deneyen seçmen artık "karşılaştırma" imkânına kavuşmuş oluyor. Popülist vaatlerin konforu gider yerine, "sizi belediyelerde gördük" cevabı gelir.
AKŞENER'İN PES DEDİRTEN ELEŞTİRİSİ
Muhalefet liderlerinin Erdoğan eleştirilerinde dozu ve ayarı çok sık kaçırdıkları malumumuz. Ancak İP Genel Başkanı Akşener'in 3. Türkiye-Afrika Zirvesi sırasında Erdoğan'ın ülkemizde okuyan Afrikalı gençlerle buluşmasına dair söyledikleri çok rahatsız ediciydi: "Ekonomi yangın yeri, Sayın Erdoğan Mozambikli gençlerin derdine düşmüş. Milletine yabancılaşmış şu yönetim anlayışına, umursamaz tavra bakar mısınız? Yazıklar olsun." Türkiye'nin milli çıkarları için düzenlenen ve Fransız medyasının ülkemizin kıtada derinleşen varlığından endişe duyduğu bir ortamda "Afrika" referanslı bir "yabancılaşma" suçlaması yapmak muhalefetin içine düştüğü popülizmin irrasyonalitesi açısından kaygı verici. Afrika ile ticaretimizi 75 milyar dolara çıkarmaya çalışan Erdoğan'ın ülkemizde gerçekleşen önemli bir zirve sırasında "daha adil bir dünya" çağrısı ile Mozambikli gençlere ulaşması, nasıl sorun olarak görülebilir?